Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat KadıoğluYazarın Tüm Yazıları

Kışın, etraftaki salahana yüksek basınç merkezleri bizi mahvediyor!

Aşağıdaki mısralar merhum Orhan Veli Kanık’ın "Beni Bu Havalar Mahvetti" şiirinin günümüze uyarlamasıdır.

Bu kötü uyarlamayı ocak ayındaki güneşli günlere "güzel havalar" diyen meteoroloji cahillerine ithaf ediyorum!

Bizi bu güzel havalar mahvetti,

Böyle havalarda suyumuzu israf ettik

Evdeki musluktan, kuyudaki kovadan.

Araba yıkamaya böyle havalarda devam ettik,

Böyle havalarda vurdumduymaz olduk

Su yönetimini böyle havalarda unuttuk;

K(e)riz yönetimi, kısa vadeli düşünebilme,

Plansızlık ve hayal kurma hastalığımız,

Hep böyle havalarda nüksetti;

Bizi bu güzel havalar mahvetti.



Nerde o eski kış havaları! Eskiden kışın kuzeyden inen alçak basınç merkezlerine bağlı sıcak ve soğuk cepheler peşi sıra Balkanlar’dan gelip giderdi. Millet olarak da bu durumdan "ne bu bir sıcak, bir soğuk; havalar çıldırdı galiba" diye şikáyet eder dururduk. Şimdi öyle garip havalara kaldık ki; o "çılgın havaları" mumla değil; fenerle arar olduk.

Ülkemiz, güneydeki yüksek basınç merkezleri ile kuzeydeki alçak basınç merkezlerinin bulunduğu bölgelerin arasında bir yerde bulunmakta. Bu nedenle Türkiye genel olarak ne tamamen kurak ne de tamamen sulak bir ülke. Özetle, yarı kurak bir ülkede yaşıyoruz. Normalde, yazın güneydeki yüksek basınç merkezleri kuzeye sokulup ülkemizde kurak ve sıcak bir havaya neden olur. Kışın ise kuzeydeki alçak basınç merkezleri ve ona bağlı cepheler güneye inerek ülkemize yağış getirirdi. İşte bu nedenlerden dolayı, neredeyse herkes "Akdeniz iklimi, yazları sıcak ve kurak; kışları ılık ve yağışlı" gibi bir tekerleme haline gelmiş tanımını ezbere bilir.

"AYLAK" BASINÇ MERKEZLERİ

Alçak basınç merkezlerine bağlı olarak hareket eden cephe sistemlerini yürüyen bir kişinin bacakları gibi düşünebilirsiniz. Adım atarken ileride olan bacağı sıcak cephe, arkadakini ise soğuk cephe olarak kabul edin. Bu sıcak cephenin arkasında ve soğuk cephenin önünde kalan bölgeyi ise sıcak sektör olarak adlandırırız. Bu bölgede soğuk cephenin önünde lodostan esen rüzgárdan dolayı hava önce ısınır, sonra soğuk cephe gelip geçince de hızla soğur. Eskiler "lodosun gözü yaşlı" ya da "lodos kar topluyor" der. Geçmişte lodoslu sıcak havaları yağmur veya kar takip ederdi. Soğuk cephe ile gelen yağıştan sonra rüzgár da karayele döner ve hava basıncının artması ile birlikte hava açarak ayaz/don/sis yapardı.

Bu yıl ocak ayının ilk yarısında yüksek basınç merkezleri ve onlara bağlı olarak ayaz, don, sis ve kırağı ile fazlaca karşılaştık. Fakat bu yüksek basınç merkezleri yağış bırakarak doğuya doğru giden cephelerin arkasındakiler değil. Bunlar daha çok güneyden ve bazen de kuzeyden ülkemize sokularak Avrupa’dan gelen yağışlı sistemlerin ülkemize girmesini engelliyor. Yüksek basınç merkezlerinde hava yukarıdan aşağıya doğru çöker. Nasıl ki yükselen kuru hava her 100 metrede 1 derece soğursa, benzer şekilde çöken kuru hava da her 100 metrede 1 derece ısınır. Böylece kışın ortalıkta işsiz güçsüz dolaşan (salahana) yüksek basınç merkezlerinde hem bulut oluşmaz hem de yukarı seviyelerde hava yer seviyesinden daha sıcak olur. Bu durumda gece oluşan ayaz ile birlikte yerde sis oluşur ve yerdeki hava kirleticileri yükselip dağılamaz. Sonuçta bulut olmadığı için yağış yok; hava sakin ve kararlı olduğu için de (özellikle Gaziantep’te) hava kirliliği çok.

YAZI HİÇ UNUTMAYIN

Bu nedenlerden dolayı İSKİ Genel Müdürü, geçen yıl yüzde 15 su tasarrufu yapan İstanbullulardan tasarrufu alışkanlık haline getirmelerini istiyor. Vural, "Vatandaşlar gelişigüzel su harcamasınlar. Su tasarrufu devam etsin" diyor. Diğer bir deyişle yazın içeceğimiz suyu şimdi yol, halı, araba yıkama, cim sulamayla israf etmemeliyiz. Ayrıca kışa göre daha az olan ilkbahar yağmurlarına ise asla umut bağlamamalıyız. Unutmayalım eskilerin dediği gibi; ancak "Su bulununca teyemmüm bozulur."
Yazarın Tüm Yazıları