İstanbullular “kar, kar” diye sayıklıyor ama bir türlü istenildiği kadar çok kar yağmıyor. Ben de ekonomik kriz filan demedim, İstanbul’a kar yağması için çılgın projeler geliştirdim!
Öncelikle “İstanbul’a kar yağmadığı” düşüncesi hiç doğru değil! Bu günlerde İstanbul üzerine gelen bütün bulutlardan yağışlar kar kristali şeklinde başlıyor ama yere ulaşamıyor. “Bulut ve Yağış Fiziği” gibi bir ders almamışsanız kar ya da yağmurun nasıl yağdığını gerçekten bilmiyorsunuzdur...
BİR KAR KRİSTALİ OLUYOR BİN TANE
Su, doğada bir arada katı, gaz ve sıvı halde bulunabilen çok ilginç bir maddedir. Bulutun bazı bölgelerinde sıvı su, saf halde olduğu için donmadan sıfır derecenin çok altında (-40 santigrat dereceye kadar) sıvı halde fakat aşırı soğuk bir şekilde bulunur. Fakat aynı sıcaklıktaki aşırı soğuk bulut damlacıkları ile buz kristallerinin buhar basınçları farklıdır. Damlacıkların buhar basıncı, buz kristallerinkinden daha büyük olduğu için damlacıklar buharlaşır ve gidip buz kristalleri üzerinde birikir. Bu buhar basıncındaki fark ne kadar büyükse (12 santigrad civarında olduğu gibi) buz kristalinin büyümesi de o kadar hızlı olur. Bu tür birikmeyle büyüyen buz kristali ancak belli büyüklüğe erişince yere düşmeye başlar. Düşerken de yolu üzerindeki bulut damlacıkları ve diğer buz kristalleriyle çarpışıp büyür. Çok büyüyünce parçalanır. Bu sefer parcaları başlar büyüyüp parçalanmaya ve böylece buluttan başlayan bir kar kristali yere ulaşana kadar binlerce kar kristaline dönüşür. Kar kristalleri yer seviyesine yaklaşırken içine girdikleri hava tabakasının sıcaklığına göre eriyip sulu sepkene, yağmura ya da donan yağmura da dönüşebilir.
İSTANBUL’U YÜKSELTELİM BULUTLARI SOĞUTALIM
Bu durumda İstanbul’a adam / kadın gibi kar yağmamasının bir nedeni bulut sıcaklığının kar kristallerinin hızla büyümesi için yeterli olmaması olabilir. İşte burada bir çılgın projeye ihtiyaç var. Bu durumda, kar yağdırma potansiyeli olan bulutları İstanbula yaklaşırken durumuna göre ya eksi 12 santigrat’a kadar soğutmalı ya da eksi 12 santigrat’a kadar ısıtmalıyız. Bunun için bulutların içine roketlerle mi yoksa uçaklarla mı soğutucu/ısıtıcı madde atarız bilemem! Bazen şiddetli yağan yağmurlardan da anlıyoruz ki bulutlarda kar kristallerinin büyüyüp yere doğru düşmesi öyle yavaş bir şekilde olmuyor. Maaşallah şakır şakır yağıp, sular seller alıyor ortalığı ama kar şeklinde değil. Yani kar kristallerine İstanbul semalarında yere doğru inerken bir şeyler oluyor. Burada İstanbul’un deniz seviyesinde olduğunu düşünürseniz buluttan düşen bir kar kristalinin yere ulaşması için alması gereken yol epey uzun. Örneğin Ankara’ya göre yaklaşık bir kilometre daha kat etmesi gerekiyor. Yani 10 santigrad daha ısınıyor. Bu nedenle çılgın başka bir proje İstanbul üzerine kalın bir toprak tabakası koyup şehri yükseltmek olabilir! Alt tarafı hafriyat ve yap satcılık işte. Göl manzaralı sulu villaların yerini karlı ve kayaklı villalar alacak...
PROJEMİN İSMİ PLATO İSTANBUL
Düşünün İstanbul’u bin metre kalınlığında toprakla örtüyorsunuz! Dümdüz olan şehrin her yeri “İstanbul’un yüksek yeri” haline geliyor. Artık “İstanbul’un yüksek yerlerine kar yağacak!” gibi bir hava tahmini duyunca “İstanbul’un yüksek yerleri neresiydi” şeklinde düşünmek zorunda da kalmayacaksınız. İstanbul Boğazı da bir kanyona dönüşecek, içinden geçen gemiler kayık gibi görünecek! Bir de depreme dayanıklı binalar, düzgün yollar yaparsanız alın size kentsel dönüşüm. Ben bu “Plato İstanbul” projesinden çok umutluyum. Hatta iddia ediyorum bu çılgın proje Türkiye’nin cari açık ve işsizlik problemlerini de çözer! Bir taşla bir sürü kuş... “Ne alaka, kardeşim deniz kıyısındaki şehirlere de kar yağıyor. Bu kadar hafriyat olur mu” derseniz o zaman size Dünya’yı batıdan doğuya doğru değil de; doğudan batıya doğru döndürme projemi teklif ederim. Bende çılgınlık, pardon proje çok; yeter ki isteyin!