Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat KadıoğluYazarın Tüm Yazıları

Hava ve iklimle birlikte bizler de mi çıldırdık

"Ankara sular altında kaldı" gibi haberleri görünce, aklıma "şehir selleri" konusundaki büyük cahillik ve çılgınlıklarımız geliyor. Kentlerimizde kırılan yağış rekorları, artan su baskınları, büyüyen hasarlar ve sel sularında bilinçsizce dolaşan insanlar üzerinde durmamız, adını ve nedenlerini doğru belirlememiz gerekiyor.

Bugünlerde şehirlerimizde yüzlerce su baskını yaşanıyor. Sağanak yağışlarda cadde ve sokaklarımız hemen derelere dönüşebiliyor. Yollarda ve araçlarında mahsur kalanlar pis sel sularına girmek zorunda kalıyor. Evi veya işyeri sular altında kalanlar ise bir yandan eşyalarını kurtarmaya çalışırken, diğer yandan da kirli sel sularını dışarı atmaya çalışıyor. Neden bunları hep yaşayıp duruyoruz? Hava ve iklimle birlikte bizler de mi çıldırdık?

Ülkemizde her zamanki gibi ancak yağan, yağıp ıslanan, ıslandıktan sonra söylenebilen yağış miktarlarına göre geçen hafta İzmir, Cumhuriyet tarihindeki yağış rekorunu kırdı. Bu rekorun İzmir’de son 83 yılda kırılan kaçıncı yağış rekoru olduğunu bilemeden "havalar çıldırdı mı?" türünden bir soruya yanıt veremem ama küresel ısınmayla birlikte sağanak yağışların şiddetinde artışlar olduğu kesin. Küresel iklim değişimiyle birlikte Türkiye’de de artması beklenen önemli problem ve afetlerden biri de şehirlerdeki ani sellerdir.

SEL SULARIYLA ASLA TEMAS EDİLMEMELİ

Dünyada seller oluşum yerine göre beşe ayrılır. Bunlardan birisi akarsu selleri, yani bizim "taşkın" dediğimiz sellerdir. Diğer önemli sel çeşidiyse "şehir selleri" (urban flood). Şehir selleri, şehir içinde her yerde oluşabilir. Özellikle binalar, yollar ve otomobiller için inşa edilen parklar nedeniyle doğal bitki örtüsü yok edilmiş yerlerde yağışın toprağa sızması mümkün değildir. Böylece şehirleşme, yüzeysel su akışını doğal yüzeylere göre altı kat artırabilir. Mazgallar bu suları hemen tahliye edemez ve kısa bir süre içinde caddelerimiz ve sokaklarımız derelere dönüşebilir. Fakat mevzuatımız ve istatistiklerimizde tüm seller yoktur, sadece taşkın vardır. Böylece, ülkemizde kayıtdışı ve sahipsiz olsalar da şehir, kıyı, vadi ve baraj selleri de olabilmektedir.

Şehir sellerinde ölümlerin çoğunu, gelişmiş ülkelerde otomobillerinin içinde sürüklenenler; Türkiye’de ise sel yataklarına yerleşmiş ve sel için gerektiği gibi uyarılmayan insanlar oluşturur. Ülkemizde sellerle ilgili yeterince istatistiki bilgi mevcut değil. Ama örneğin, Amerika Birleşik Devletleri’nde her yıl ortalama olarak 140 kişi sellerden ölmekte.

Bu ölümlerin yarısı otomobillerin içinde. Çünkü 15 cm (yani bir karış) yüksekliğindeki sel suyu insanları sürükleyip götürebilir. 60 cm’lik su ise otomobilde insanın hayatını kaybetmesine neden olabilir. Çünkü 60 cm’lik su, otomobilin ağırlığını 1.5 ton azaltabilir. Sel sularına tehlikeli kanalizasyon suları da karışabilir. Bu nedenle, sel sularıyla asla temas edilmemeli ve sel sularına hiçbir şekilde girilmemelidir.

YAĞMUR DOĞANIN, SELLER CAHİLLİĞİMİZİN ESERİ

Küresel ısınma, ülkemizdeki plansız yerleşimler, plansız-yetersiz altyapı gibi nedenlerle sayısı ve şiddeti her gün artan şehir selleriyle yüzleşmeye devam edeceğiz. Bu nedenle, Şehir İmar, Metropoliten Alan Nazım, vb. gibi planların ve altyapının sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi için ilgili bakanlıklarda ve belediyelerde meteoroloji mühendisleri de bulundurulmalıdır. Ülkemizde yanlış bir şekilde zannedildiği gibi meteoroloji sadece hava tahmini veya sağanak yağış uyarısı yapmaz. Meteorolojinin bir de "mühendislik" yönü vardır. Bu nedenle, ülkemizde şehir, altyapı, her türlü ulaşım, vb.’nin planlanması ve işletilmesinde meteoroloji mühendisliğini hiç kullanmamak, resmen yaptığımız cahillik ve çılgınlıklarımızdan biridir! Yani; yağmur Allah’ın, seller ise cahilliğimizin bir eseridir!
Yazarın Tüm Yazıları