Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu
Prof.Dr. Mikdat KadıoğluYazarın Tüm Yazıları

Çileğin kırmızısı çeliğin parıltısı Karadeniz’in Ereğlisi

Herkül, en zor görevini orada yaptı. İlk Hıristiyanlar Romalılar’dan kaçıp ibadetlerini onun mağaralarında sürdürdü.

Uzun Mehmet, kömürü orada buldu. Kurtuluş Savaşı’nın tek deniz çarpışması ve zaferi onun kıyısında yaşandı. Ülkemizin en büyük ve lider sanayi tesislerinden biri orada. İnsanıyla ve 4500 yıllık tarihiyle hep ilklerin yaşandığı ve asırlardır çağdaş kalan bir kent var orada (http://www.kdzeregli.bel.tr/). Burada özetle tanıtmaya çalışılan yer, aslında gidip görülmesi ve yaşanması gereken bir kent olan, Karadeniz Ereğlisi’dir.

Bu ilçemizin adını, başarılı belediye başkanı, voleybolda kazandığı başarılar, demir-çelik sanayiinde ulaştığı üretim ve kár rekorları nedeniyle hep duyardım. Ama gündelik yaşam telaşı arasında orayı gidip görmek aklımdan bile geçmezdi. Ve nisan ayının ortasında İTÜ Afet Yönetim Merkezi’nden (AYM) sekiz kişi bir geceyarısı oradaydık. Karanlık da olsa, Ayşe’nin bacasından çıkan alevi görebiliyor; havasındaki nemle birlikte şehre özgü uğultu ve aromayı fark edebiliyordum. Gündüz şehri tanımak için sahilde kısa bir gezinti yapma şansını bulunca çok şaşırdım. Yeşile bürünmüş sahilindeki sevgi, barış, dostluk anıtı; Avrupa Birliği’nin logosu, anıt ağaçlar, temiz ve düzgün kaldırımlar bana kömür ve demir tozları altında kararıp sararmış klasik bir sanayi ve liman kentinde olmadığımızı gösteriyordu...

SEKİZ ANIT ÇINARI YILDIRIMDAN KORUMALI

Bu tarihi kentin bir zamanlar büyük plajlar bulunan sahili dolmuş. Böylece, yolun kara tarafında tarihi duvarlar ve bu duvarların üzerinde de ‘yalı’lar var. Arayıp bulmaya vakti olmayanlar için yöreye özgü Elpek Bezi ve Osmanlı Çileği gibi birçok güzellikler de sahilde. Sait Halim Paşa’nın İstanbul’dan getirdiği Arnavut çileği yöreye özgü bir çeşide dönüşmüş. Böylece, Ereğli Belediyesi’nce her yıl haziranın ikinci haftasında yapılan festival adını bölgenin kestane toprağında yetişen hoş kokulu özel çileğinden alıyor. Festivalde işlenen, evrensel bir konu: Sevgi, Barış, Dostluk... Mevsiminde gidemezseniz her zaman reçeli ile çileğin lezzetini tatmanız mümkün ama ülkemizdeki en büyük uluslararası festivali kaçırmamalı.

Antik çağlarda ketenden ürettiği yelken bezi ve dokumalarıyla da ünlü Karadeniz Ereğli’de, havadaki nem miktarı diğer bölgelerimize göre biraz yüksek. Bu nedenle, vücudun nemden etkilenmesini önlediği bilinen ketenden elde edilen Elpek Bezi, tarihten bu yana giyim malzemesi olarak kullanılıyor. Gelişen tekstil teknolojisiyle rekabet edemeyen Elpek Bezi, bir zamanlar kaybolmaya yüz tutmuş ama Belediye’nin girişimiyle yeniden canlanmış.

Kentte Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından tescillenmiş sekiz adet anıt çınar bulunmakta. Sahildeki çınarlar, Fatih Sultan Mehmet’in fermanıyla İstanbul’un fethinin ardından dikildiği için, ‘Fetih Çınarları’ olarak da anılmakta. Çınarlar dikildikten 550 yıl sonra altlarında çay içebilen mekanlar, halk ve ziyaretçilerin gözde dinlenme alanlarından. Çınar ağaçları, çevre kirliliğinden ve değişimlerden etkilenen nazik bir ağaç türü olduğu için, bir ara hastalanmış ve kurumaya başlamışlar. Şu an belediye yıllardır çınarların ihtiyacı olan bakımları yapmakta ve kurumalarını engellemek için çalışmakta. Benden de acizane bir tavsiye; yönetmelik ve yasalarda yok demeden, bu ağaçlar yıldırımdan ve rüzgardan da korunmalı.

Akşam kenti kuşbakışı görebilmek için ‘radar’ denilen tepeye doğru yola koyulduk. ‘Ölüler Ülkesi’ne giriş yollarından biri olan Cehennemağzı Mağaraları’na da buradan gidiliyor. İçinde dev bir madenci feneri olan Uzun Mehmet için düzenlenmiş park da burada. Ülkemizde taşkömürünün bulunuş hikayesini hatırlarsınız: Bir zamanlar terhis olacak erlere subaylarımız taşkömürünü memleketlerinde görürlerse tanısınlar diye gösterirlermiş. Uzun Mehmet bulduğu siyah taşları, köydeki değirmenin ocağına yanıp yanmayacaklarını kontrol etmek için atıp denemiş. İşte Uzun Mehmet’in kömürü bulduğunu anladığı Ereğli’nin Kestaneci Mahallesi’ndeki değirmen de tarihe saygısız biri tarafından yıkıldığı için, artık yok!

Kendine, başkalarına ve doğaya saygısız bazı insanlar da Kestaneci Mahallesi civarındaki tepelerde kartvizitleri olan çer-çöpleri etrafa saçmışlar. Yaz aylarında her yerde yapılan piknikler ve yayla festivallerinde de benzer manzaraları görebilirsiniz. ‘Yaylalarda yapılacak yürüyüş her an bir sürprize gebedir’ derler ya, benim aklıma ‘Ya bir şelale çıkıverir karşınıza ya da çöp dağları!’ geliyor.

ÇOK YAKIN AMA ULAŞIM KÖTÜ

Türkiye’nin tek yassı mamul üreten demir çelik tesisi Ereğli Demir Çelik Fabrikaları’nın (Erdemir) yöneticileri, demir-çelikte ve sporda olduğu gibi afetlere hazırlık konusunda da başarılı olmak için çalışıyor. Önce çalışanlarını İTÜ Afet Yönetim Merkezi’nin afet yönetimi eğitiminden geçirdiler. Şimdi tüm çalışanları, birimleri ve çevresiyle birlikte tüm tehlikelere karşı bilimsel bir hazırlık içindeler. Ayrıca ne küresel iklim değişimi problemi gibi büyük bir küresel çevre problemine, ne de nesli tükenmekte olan sülün kuşlarının yok olması gibi yerel bir olaya duyarsız kalmışlar. Sürdürebilir kalkınma anlayışı içinde tüm süreçleri gözden geçirip sürekli iyileştirmeye gitmeyi ve gerçekleştirdikleri faaliyetler hakkında toplumu da bilgilendirmeyi bir ilke edinip iş yapma felsefesi haline getirmişler.

Bu şirin kentimiz, İstanbul ve Ankara’ya çok yakın ama ulaşımda karayoluna mahkum. Böyle olunca da ağır demir-çelik ürünlerini taşıyan kamyonlar yazın sıcağında yumuşayan asfalt yolları yamru yumru ediyor. Turizmi de geliştirmek için Sakarya demiryolu bağlantısı, İstanbul’dan hızlı feribot seferleri ve bu yamalı kara yolunda Düzce’den sonra asfalt yerine beton kullanılması vb. üzerinde de düşünülmesi gerekir.

Çileğin kırmızısına çeliğin parıltısının katıldığı Karadeniz Ereğli’sini mutlaka görmelisiniz...
Yazarın Tüm Yazıları