Cirrus, stratus, cirrocumulus, altocumulus... Sonbaharda renkleri belirginleşen, masmavi gökyüzünde gözalıcı tablolar oluşturan bulutlar dilimizin pek kolay dönmediği isimler taşır. Oysa atalarımız bulutlara yüzlerce yıl önce kolay telaffuz edilecek isimler vermiş. Meteorolog Fuat Karamahmut, “neden Türkçe isimler kullanmıyoruz” diye soruyor.
Tıpkı bulutların isim babası Luke Howard gibi, sandalyesinin üzerine oturup gökyüzünü gözlemleyen ve onlara isim veren biri daha var: Malatya’nın Yeşilyurt ilçesi Kırlangıç Köyünden Hüseyin Doğan Dede. Nedim Şahhüseyinoğlu, “Anadolu Halk Kültüründe İnanç Motifleri” adlı kitabında söz eder Hüseyin Doğan Dede’den. 1970 Haziranı’dır. Ekinler olgunlaşmış, köylüler sabırla hasatı beklemektedir. Ancak fark ederler ki, Karakuz Dağı’ndan köylerine doğru simsiyah bir bulut şimşekler çakarak gelmektedir. Bulut geçtiği yerlere dolu taneleri dökerek ve sele neden olarak altındaki arazilere zarar vermektedir. Yağış Metes ve Şakran tepelerine geldiginde, köylülerin endiseleri artar. Çünkü yağış eğer ovalarına inecek olursa, bütün ekinleri mahvolacaktır.
DOĞAN DEDE’NİN KEHANETİ
Köyün yaşlıları soluğu Hüseyin Doğan Dede’nin ocağında alır. Evinin önünde sandalyesine oturmuş yağışı izlemekte olan Hüseyin Doğan Dede’den, dua etmesini isterler. Dede, köylülerin aksine sakindir: “Korkmayın” der gülümseyerek. “Dolu Beydağı’na doğru gidecek...” Hep birlikte yağışı izlemeye devam ederler. Gerçekten de yağış Dede’nin dediği gibi, Beydağı’na doğru yönelince köylüler rahatlar. “Bu yıl ekinlerimiz Hüseyin Doğan Dede’nin ocağı sayesinde kurtuldu” derler. Kitabın yazarı Nedim Şahhüseyinoğlu, olayı Kırlangıç Köyü sakinlerinden dinledikten sonra, Hüseyin Doğan Dede’nin de kapısını çalar ve olayı bir de ondan dinler: “Genellikle yaz yağmuru, tek buluttan oluşur ve dağları izler. Bulutun yönü Beydağı’na doğruydu. Telaşlanmamalarını söyledim. Doğanın dengesini, yağışın yönünü değiştirecek, önleyecek bir dua bilmiyorum ve mantığımla da böyle batıl inançları kabullenmiyorum. Onlar benim söylediklerimi, kendilerine göre yorumlayarak sonuçlar çıkarmışlar...”
ATALARIMIZ BULUTLARI ÜÇ KATEGORİYE AYIRMIŞ
Kimbilir daha nice gönüllü gökyüzü gözlemcimiz vardır şimdi isimlerini bilmediğimiz. Ancak onlardan günümüze, yazılı değilse de sözel pek çok bilginin miras kaldığını biliyoruz. Bulutların isim babası Luke Howard’ın çalışması 1802 yılında kabul görmüstü. Howard’dan belki de yüzlerce yıl önce, atalarımız bulutlara Türkçe isimler vermişti. Prof. Dr. Burhaneddin Öğel, “Türk Kültür Tarihi’ne Giriş” adlı kitabının ikinci cildinde atalarımızın bulutlara verdiği Türkçe isimleri aktarıyor. Buna göre atalarımız bulutları üçe ayırmış: 1. Yağmur bulutu için ağbulut, sağmalı bulut, çadır-eteği, gavga bucağı gibi isimler kullanılmış. 2. Seyrek bulutlar, yazbulutu adıyla kategorize edilmiş. Yayvan olanlarına ağca, ince ve beyazlarına sazak, parça parça kümeli bulutlara kazgöğsü, kızıl renklilerine kaysaklı, dağınık olanlara tala ismi verilmiş. 3. Kara bulutlar, yapık ve yağdıran ismiyle anılmış. Ne dersiniz? Bugün, Luke Howard’ın çalışmalarına saygımızı eksiltmeden, bulutlara Türkçe isimler verebilir miyiz? Bu soruyu eski öğrencim, meslektaşım Meteoroloji Mühendisi Fuat Kurumahmut gündeme getiriyor. Ben de hep bulutlara neden Türkçe isim vermeyiz, diye hep düşünürdüm. Fakat “kaysaklı” kelimeleri de günümüz Türkçesinde yabancı gibi duruyor. Evet, bulutların günümüzde anlaşılır isimlerini bilen veya duyan var mı?