Vasiyet!

İşte bizim ülkemizde eksik bir konu daha. Vasiyetname...

Haberin Devamı

“Bir hastalık veya beklenmeyen bir durumda, kazalar veya ani ölümler sonrasında ana baba yok olur giderse pardon ama ne olacak çocuklara?”

Yıllardır her yurtdışına gidişimde el yazımla mektuplar yazıyordum. Emre’nin okul ödemeleri, kursları, dersleri, onun için planladıklarım, ne nerede, çocuk ne sever, ne sevmez, ne yapar ne yapmaz, onunla ilgili hayallerim...

Hem Bora için hem Emo için...

Başıma bir şey gelirse diye. Bir daha göremezsem onları ne olur ne olmaz diye. Ama Mehpare Edin gibi de yapmıyordum.

Çok etkilendim o hikayeden çünkü, özellikle “Benim için şunu yapın, buraya gidin” demiyordum. Tek derdim oğlumun güvende olması, eğitimi ve özel yetenekleri için maddi manevi yeterince çalışıyor olmamdı.

Bu iki sene önceye kadar böyleydi. Şimdi derdim dört oldu. Hem Emo, hem Boram, hem Kaylam hem de Rüzgarım var. Dört ayrı kişiye aşığım. Şimdi ise “Bana bir şey olursa...” diye başlayan cümle için uzun uzun, daha da uzun düşünüyorum.

Bunları neden mi anlatıyorum?

Muğla’da kaza geçiren İzlandalı aileden geriye kalan Daniel yüzünden...

Koşarak gidip çocuğu kapıp gelesim, emziresim geldi. Göğüslerim sızladı haberi okurken.

İzlerken ise ağla ağla helak oldum ve uzun süredir ilk kez gazeteden bir haberi kesip masama koydum.

Rüzgarıma benzettim onu. Yanaklarını, bakışlarını...

Zaten aşırı duygusal günler yaşıyorum, hayatımın kilometre taşlarından biri üzerinde ayakta dikiliyorum ve bir nevi iç hesaplaşma yaşıyorum. Sanırım doğum sonrası depresyona da dört ay sonra girdim (zaten ikincide girme hakkım olmadı üzerine bir daha doğurunca) ve pek tabii ki halen lohusa da olan bir yeni anne olarak ve bir de pazartesi günü beş günlüğüne Amerika’ya gidiyor olmaktan dolayı, feci darmaduman bir haldeyim.

Son bir-iki haftadır bebelerimi, Emomu ve sevgilimi nasıl bırakacağım Allah’ım diye debelenirken Daniel beni dağıttı. Oturtup tekrar vasiyet yazdırttı.

Sanırım gelecek hafta çalışmanın ötesinde geceleri de uzun süredir hasret kaldığım uykuları depolayarak bomba gibi geri döneceğim ama... İşte bu ama var ya...

Ha gider de gelemezsem, okyanusta bir balık olursam falan diye, vasiyetim işyerimde zarflarda çekmecemde duruyor. Üç çocuğuma birer tane, bir tane Borama, bir tane kardeşime, bir tane annem ve babama, bir tane de ekibime olmak üzere yedi ayrı zarfta el yazımla...
Çocuklarımın üçü de aşkıma emanet.

İşim ise en az benim kadar işine aşık ekibime.

“Bana bir şey olursa” sorusu güzel bir soru değil ama en az bir kez sorup yanıtını vermek gerekiyor hayata...

Yazarın Tüm Yazıları