Aileler olarak birincil görevimiz, tüm diğer temel ihtiyaçların ve sevmenin dışında, çocuklarımızı özsaygı ve mutluluğa giden yolculuklarında teşvik etmek ve desteklemek. Onları sosyal ortamlara itmek, kalabalığa karıştırmak.
O kadar çok mutsuz çocuk var ki etrafta... Hayat şartları ne kadar iyi olursa olsun, yedikleri önlerinde, yemedikleri arkasında olan, oyuncağa boğulmuş, istedikleri her şey gerçekleştirilen, arsızlığın limitini aşmış ama "gözlerinden mutsuzluk akan" çocuklara çok üzülüyorum...
Ailelerine de, annelerine de...
Biz dizlerinde yaralar ile sokaklarda büyüyen, mahalle ilkokuluna giden, hıdrellez günleri ateşler üzerinden atlayan, yaz geceleri akşamları sokakta saklambaç oynayabilen, kış geceleri komşu arkadaşlarımızla birbirimizin evinde, yerlerdeki tepsilerde soba üzerinde yapılmış kestaneleri yiyen bir nesiliz...
Emre’nin bu yaz dizleri çok yara oldu. Ama hıdrellezi bilmiyor. Soba görmedi. Tüm çocuklar planlı, projeli. Bazı anneler ise tam tersi, çocuklar bakıcıda, kendileri evde bile olsalar aslında yoklar orada... Arkadaşsız kalmış bu nesil. Yalnızlar olabildiğince...
Son günlerde endişem bu. Başlıkta gördüğünüz soru: Nasıl mutlu çocuklar yetiştireceğiz biz?
Yerli ve yabancı birçok uzman şöyle diyor: "Çocuklarınızı siz mutlu edemezsiniz. Onları oyuncaklara boğmak, sürekli övmek, üzerlerine titremek... Tüm bunlar çocuklarınızın mutluluklarını garanti etmiyor. Sadece yaşama nasıl tutunabileceklerini bilen, özgüvenli ve ne istediklerini bilen çocuklar gelecekte gerçek mutluluğa ulaşabilecekler."
Öncelikle siz, anneler:
"Mutluluğu, elde etmek istediğiniz hedeflerde aramayın. Hedefiniz, hayatın tüm adımlarında mutlu olabilmek olsun. İçinde çatışma olmadan aile hayatı olmaz. Tüm yaşadıklarınız aile olmanın temelleridir ve zamanla aile bağları derinleşir, gelişir. Çocuklarınızı yetiştirirken tecrübelerinizi görmezden gelmeyin. Çabalamayı, uğraşmayı, mücadele etmeyi ve kendini ifade etmeyi öğrenemeyen çocuk asla gerçekten mutlu olamaz. Lütfen çocuklarınızın önüne hayatı cam bir kasede, altın kaşıkla sunmayın."
Ve lütfen:
"Kendi sorumluluklarını almalarına izin verin. Ayakkabısını bağlayamayan veya ağır bağlayan çocuğunuza ’gel ben yapayım’ demeyin. Lütfen sabırla bekleyin. Hatalarını kabul edin. Hatalar sadece olumsuz anılar değildir. Her hatadan bir şeyler öğrendiklerini lütfen unutmayın. Böyle büyüyecekler. Biz de böyle büyüdük.
Israrcı olun. Tüm başarı öykülerinin altında azim ve gayret vardır. Ona tekrar tekrar denemenin yanlış olmadığını gösterin. Gelişmeleri için dozunda toleransınız çok önemli. Bir adım arkalarında durun.
Çocukları kontrol etmek tabii ki çok önemli. Hayatı kontrol etmek, iyi seçimler yapmak ve riskleri minimize etmek anlamına geliyor. Tamam... Kabul...
Ancak özgürlük duygusunun, çocukların mutlu olmak için neyi yapmaları gerektiğini doğru seçebilmelerini sağladığını unutmayın.
Tabii ki bu maddenin, içinde disiplin olmayan, hızlı, aniden olan bir özgürlük anlamında geldiğini de düşünmeyin.
Yeteneklerini destekleyin. Çocuğunuzun yeteneklerini, becerilerini lütfen görmezden gelmeyin. Sizin istediklerinizi, istediğiniz şekilde yapıyor olması çocuğunuzun mutlu olduğu anlamına gelmez. Belki sizin hiç anlamadığınız ve en ufak bir fikriniz bile olmayan bir konuda hem başarılı hem de çok mutlu olacak. Size bu durumda ona destek olmak düşüyor."
Çocukların gelişim süreçlerinde, anne-babaların zorlandığı bazı dönemler vardır. Kendi bilincine varmaya, duygularının coşkusunu keşfetmeye başladıkları dönem de bunlardan biridir. Pedagog Güzide Soyak, çocukların duygularını anlayamamanın ilişki içerisinde huzursuzluğa ve inatlaşmaya varacağını söylüyor.
Çocukların inatlaşırken sergilediği hareketler, yaş dönemlerine göre farklılık gösteriyor. Pedagog Güzide Soyak, tavırları ve yapılması gerekenleri AnneyizBiz okurları için açıkladı:
1 yaş dönemi: Çocuklar bu dönemin sonuna doğru yürümeye başlıyor. Yürümek ve bedenine hakim olabilmek keyif veriyor. Dokunarak ve çeşitli deneyimlerle öğrenmesi hızla ilerliyor. Bu döneme kadar yetişkinlerine bağımlı olan bebek, bağımsız olmanın hazzına varıyor. Her deneyim, yeni bir bilgi oluyor.
Tabii birçok öğrenme deneyimi, içerisinde riskleri de barındırıyor. Ebeveynlerin kaygılı yapıda olması, farklı tutumlar sergilemeleri, çocuğun karışık olan kafasını daha da çok karıştırıyor. Tehlikeli girişimlerinde, onun yaşamasını beklediğimiz kaygıyı onun yerine yaşayarak duygumuzu, tutumumuzu dayatmış oluyoruz. Onun duygusunu anlayamamanız, ilişki içerisinde önce huzursuzluklara, daha sonra inatlaşmalara sebep oluyor.
Uyku saatlerinde direnmek, yemek yeme alışkanlıklarına itiraz etmek, bilinen ve kabul edildiği düşünülen temel alışkanlıklara itirazlar bu dönemde artıyor. Söz konusu dönem içinde öncelikle sorunun ne olduğu; değişen bir ihtiyaç mı, yoksa sınırları zorlamak mı olduğu dikkatle takip edilmeli. Çocukların istekleri de farklılık taşıyabiliyor. İstediği bir oyuncak için ağlarken, oyuncağa kavuştuğunda istemediğini söyleyebiliyor.
İletişim kurarken önce duygusunu anlamaya ve paylaşmaya çalışın. Kararları her zaman tek taraf vermemeli. Bütünüyle "neden olmayacağı" anlatılmalı. İletişim kurarken kısa ve açık ifadeler kullanın. Unutmamamız gereken en önemli detay, bunun bir savaş olmadığıdır... Çocuğun yardıma ihtiyacı vardır. Duygusal gelişimi içerisinde zorluklarla baş etmeyi öğrenerek, biçimlenir ve yoğrulur.
2 yaş dönemi: Bu dönem itibariyle çocuk yeni ve zor bir döneme adım atmaya başlıyor. Benmerkezci oluyor ve her şey onun istediği gibi olsun istiyor. Davranışları olgun olmuyor. Israrcı olmamak bu dönemde yapılması gereken en iyi tutumdur.
Kendi yapabileceklerinin sınırları artıkça, ısrarları da artıyor. Öğrenme deneyimleri sayesinde başarılı ya da başarısız olduğu alanların farkına varıyor. Kabul ettiremediği durumlarda, ebeynlerle arasında çatışma yaşanmaya başlıyor. Başarısızlık duygusu yaşıyor.
Becerikli olmayı her çocuk istiyor. Bireysel becerileri geliştikçe, sınır denemeleri artabiliyor. Olumsuz istekler bile olsa çocukların kendileri ile ilgili kavramlarının oluşabilmesi için denemelerine izin verebiliriz. Davranışların sıklığı ve görülme süresine dikkat edilmesi gerekiyor.
Çocuğun inatlaştığı konu, sıkıntısını açıklamaya yetmeyebiliyor. Yemek için inatlaşan bir çocuk, yeni doğan kardeşi ile ilgili hiçbir duygusunu yansıtmıyor olabilir. İnatlaşılan davranışa değil, bütün yaşamı içindeki faktörlere bakarak çözümler aramak gerekiyor. İnatlaşılan konuda kazanan taraf olmaya değil, ortak bir karar verilmeye çalışılmalı.
4 yaş dönemi: Çocuğun sosyal sınırları kavradığı, birlikte yaşamanın kurallarını öğrendiği bir dönem... Bilinçli aileler bile bu dönemde bir problemin normal olup olmadığına ya da ne zaman geçmesi gerektiğine karar vermekte zorluk çekebilirler. Bu dönemde kazanılmış becerilerin geri dönmesi (alt ıslatma) sıkça görülüyor. Anne ve babalar çocuğun bunları bilinçli yaptığını düşünüp, sorunu görmek istemeyebiliyor. Unutmayın ki, ceza vermek ve azarlamak, kolay ama ilişkileri bozan tutumlardır.
Soruna sadece alt ıslatma olarak bakmak ve bunu çözmeye çalışmak, başarısızlığı getiriyor. Çocuğun ne yaşadığını, ilişkilerinin kalitesini, yaşantılarında değişen unsurları gözden geçirmek faydalı oluyor.
Ailelere öneri
Psikolog Dilek Kırcaoğlu’ndan ailelere öneri: "Disiplinin anahtarı ceza değil, karşılıklı saygıdır. Ödül ve ceza yöntemleri, çocuğunuzla etkin iletişim kurmada işinize yaramaz. Çocuğunuzun pozitif olmasını istiyorsanız, siz de pozitif yaklaşım göstermelisiniz."
Çizgi kahramanlar tencerede
Gıda piyasasına geçen yıl giren Arbella makarna, Warner Bros’la bir lisans anlaşması yaparak, çocukların sevdiği çizgi kahramanları makarna paketlerine taşıdı. Arbella Family paketlerine giren çizgi kahramanlar, bir yandan çocuklara sağlıklı ve enerji veren bir yiyecek olan makarnayı daha çok sevdiriyor, bir yandan da vitamin ve mineral katkısıyla, ihtiyaçları olan besin desteğini sağlıyor.
Ramazanda bir hoş seda
Portaxe, ramazan ayına özel alacarte restoran hizmeti veren bir adres. Mekan, Direklerarası konsepti ile eski ramazan günlerini yeniden canlandırıyor. Fasıl programı, çiftetelli ekibi ve fasl-ı şahane ile unutulmaz "Direklerarası Eğlenceleri"ne katılmak için sadece birkaç gününüz kaldı.
Ayrıntılı bilgi için: (0212) 277 82 33
Vol.İ
Gezegenimizi temizlemek amacıyla üretilen robot Wall E, yapayalnız yaşadıktan sonra, Eve adlı bir arama robotuyla karşılaşınca hayatı anlam kazanır. Bugüne kadar hiç hayal edilmemiş yepyeni bir vizyon sunan animasyon filmde, sevimli robotumuz Wall E’ye, aralarında bir yavru hamamböceği ile hepsi bozuk ve birbiriyle uyumsuz robotlar eşlik ediyor. Andrew Stanton’un yönettiği ve Fred Willard, Jeff Garlin ile Ben Burtt’un seslendirdiği Vol.İ, bugün vizyona girdi.
Eğitici Çalışmalar
Eğitici çalışmalar, okul öncesi çocuğunuzun gelişimi açısından önemlidir. Bu gelişimi destekleyen ve 3-6 yaş arası için uygun olan, Eğitici Çalışmalar boyama kitabında, çocuğunuz boya yapmanın yanı sıra renklere de hakim olmayı öğrenecek. Morkedi
Leylak Zamanı
Tom Fitzgerald’ın eflatun renge boyalı minibüsü, her cuma akşamı Dublin’den üç saat uzaklıktaki taşra kasabası Rathdoon’a gitmek üzere yola çıkan hep aynı yedi kişinin oluşturduğu grubun buluşma noktasıdır. Hafta sonlarını geçirmeye giden, birbirinden farklı bu yedi insanın, gizli hikayeleri ve zorunlu yolculuk nedenleri vardır. Diğerlerinin Dublin’in neresinde oturduğunu bilen yoktur. Maeve Binchy, bu sekiz kişi aracılığıyla anlattığı öykülerle bizi keyifli ve sıcacık bir yolculuğa çıkarıyor. DK