Uzmanlar "Çocukları, karşınızda bir yetişkin varmış gibi, çok önemli bir konuyu dinliyor gibi, mümkünse gözlerinin içine bakarak ve onu anladığınızı gösteren mimikler sergileyerek dinleyin" diyorlar. Peki neden?
Çocuklar kendilerini iyi hissetsin diye, size olan güvenleri sarsılmasın diye, aynı zamanda içlerinde bir yere şu duyguyu pıt diye gömüversinler diye: Annem beni dinliyor ve anlıyor...
Bakınız şimdi... Kadın araba kullanıyor. Çocuk arkada. Çocuk susadığını söylüyor. Otobandasınız ve duracak yer yok, su yok, alabilmek ise imkansız... Her iki dakikada bir çocuk susadığını tekrarlıyor, sonunda dayanamayıp bağırarak isyan ediyor: "Bu dünyanın suya ihtiyacı var, insanların suya ihtiyacı var, su olmazsa öleceğiz şimdi, bak ölüyoruz anne!"
Anne cevap veremiyor. Çocuk devam ediyor: "Bana cevap ver anne, sen susuz yaşayabiliyor musun anne? Dinlemiyor musun beni anne?"
Anne gözlerinden yaşlar gelerek gülüyor, çaktırmamaya çalışıyor. Çocuk sinirleniyor: "Gülme bana anne, ciddi konuşuyorum seninle..." Ve anne özür diliyor.
Ertesi sabah çocuk tuvalette çiş yapıyor. Anne, çocuğu mutlu edecek ya, konuşuyor: "Emre aferin sana, ne çok çişin varmış ama tutabilmişsin, süpersin." Çocuk devam ederken cevap veriyor: "Sana dün söyledim ya anne, gezegenin suya ihtiyacı var, harcamıyorum o yüzden!" Anne gülerek soruyor: "Ne yapıyorsun, ne yapıyorsun?" Çocuk cevap veriyor: "Anne benimle niye dalga geçiyorsun? Küresel savunma yapıyorum, ama sen beni hiç ciddiye almıyorsun." Kadın gülmekten ağlıyor. Çocuk külotunu toplamadan bağırarak ve kızarak odasına kapanıyor. Ve anne yine özür diliyor.
Labirent gördüğünü sanıp bana İngilizce anlatan, ben "Acaba ressam Rembrandt mı demek istedi, ne gördü şimdi sahil yolunda?" diye düşünürken, bana "Anne sen hiç okula gitmedin mi? Hiçbir şeyden haberin yok" diye bağıran bir oğlum var benim. Tam güler misin, ağlar mısın durumu... Tamam, uzmanlar her şeyi standardize edemiyorlar doğal olarak. Çünkü her çocuk farklı. Ancak bazı genel öneriler var ki ilk paragrafta olduğu gibi uygulamak gerekiyor.
Peki dinlediniz, anladınız, konuşmaya çalışıyorsunuz. Çocuğun sizinle konuşurken verdiği yanıtlara kopup gülmemek, ağzınızdan salyalar akarak kahkahalar atmamak için ne yapacaksınız? Diyelim ki tutamadınız kendinizi, sonra ne yapacaksınız? Benim gibi özür dileyeceksiniz... Paşa paşa, başınızı önünüze eğip, gülmemek için yanaklarınızı ısırarak özür dileyeceksiniz. "Çok üzgünüm" diyeceksiniz.
Dinlemek bir erdem olduğu kadar, çocuklarımızdan özür dilemek de bir erdem anneler... Özür dileyin, şanınızla yapın bu işi... Zor, ağır biliyorum, ama işe yarıyor. Bugünlerde çok fazla özür dileyen, henüz altı yıllık tecrübeli bir anneden naçizane bir tavsiye işte...
Sevgilerimle
Çişini tutarak küresel savunma yapan Emre’nin annesi...
Çocuğunuza yemek yemeği sevdirin
Yemek yemek istemeyen, yemek yemeyi sevmeyen çocuklar, annelerine büyük çileler çektiriyorlar. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Doç. Dr. Nurettin Onur Kutlu, "Yılgınlık verici beslenme zamanlarını ailece paylaşılan bir eğlence haline getirmek, yemek öğünlerini işkence olmaktan çıkarmak, bir ölçüde sizin elinizde" diyor.
Çocuklar sizin isteklerinize göre yemek yemezler
Çocukların şahsi talepleri, egoları, bizlerden çok daha güçlüdür. Eski yemek alışkanlıklarını bırakmak istemeyebilirler; kendilerine göre bir damak tatları vardır, dolayısıyla şahsi tercihleri olabilir. Midelerinin kapasitesi, iki yumrukları kadardır ve daha fazla büyütmek istemiyor olabilirler. Çocuğunuz her zaman gününde olmayabilir, canı bir şeye sıkılmış olabilir veya size işkence çektirmekten zevk alıyor olabilir. Bu saydıklarımız dışında; hastalık, ayrı kalma bunaltısı, iz element yoksunlukları veya organik hastalıkların da çocuğunuzu iştahsız bırakabileceğini unutmayın!
Çocuğunuzu dengeli beslemek için, ona her çeşitten besini yedirmeye çalışmayın. Temel gıdaları hayvansal ve bitkisel olarak ayırırsanız, bunları da kendi açılımları ile süt ve süt ürünleri, kırmızı-beyaz etler, bakliyatlar, meyveler ile sarı ve yeşil sebzeler olarak çeşitlendirebilirsiniz. Bu besin maddelerini bir küme olarak düşünürseniz, bu küme elemanlarından herhangi birisini, çocuğunuza sevdiği bir şekilde vermeniz, o grubu tamamlamak için yeterlidir. Örneğin peynir yemiyorsa, yoğurdu yemesi yeterlidir.
Ayrıca besinleri çocuğunuzun damak tadına uydurmak için sevdiği bir şeye katmak, pişirmek, kızartmak, rendelemek, buharlaştırmak gibi her türlü yola başvurmanız serbesttir.
Çocuğunuzla ortak bir paydada buluşmanız gerekir:
n Yemekler sadece yemek içindir, suç ve ceza aracı değildir.
n Bırakın çocuğunuz yemeğini kendi yesin. Döküp saçsın, yemekle oyun oynayıp onunla arkadaş olsun.
n Eğer çocuğunuzun çok yemesini istiyorsanız, yemekleri bekletin ve soğuk verin.
n Toplu aile yemeklerinde, çocuğunuz yemek istemese bile sandalyesinde sizle birlikte olmalı.
n Pazara beraber gidip,sebze ve meyveleri çocuğunuzun seçmesini sağlamakla, onu iyi bir tüketici olmaya da özendirebilirsiniz.
n Cips, çikolata, lolipop, bisküvi, birer iştah katilleridir. Yedirmeyin diyecek kadar gerçeküstü konuşmak yersiz olur, ama en azından öğünlerden sonra izin verin.
n Mümkünse dikkat dağıtacak tüm nesneleri ortadan kaldırıp, çocuğunuza sade ve daha gürültüsüz bir yemek alışkanlığı kazandırın.
n Çocuğunuz yemeği reddediyorsa; bazen aç kalması, tokluğun kıymetini öğrenmesi açısından iyidir.
n Israrcı olmayın ve çocuğunuzla yemek yemesi konusunda inatlaşmayın.
Kağıt Uçakla Gizli Gizli Macera
Hugo, hep en güzel yaşlarında kalacak, hiç büyümeyecek bir çocuktur. Düzen meraklısı ailesi gözünü üstünden ayırmasa da, Hugo, kağıt uçakla gizli yolculuklar yapıp, kendi gibi büyümeyen çocukları bulmaya çalışır ve her macerada ilginç pek çok karakterle tanışır: Gece-gündüz bir çatının tepesinde oturup lolipop yalayan Koca Şişko Çocuk; bir dakikayı yedi kat uzatabilen Zaman-Esneten; müzikleriyle herkesi uyutan Tebdili Kıyafet Bayanlar Orkestrası; uçan balon evli kız; karnından şarkı söyleyerek üç boyutlu halılar dokuyan kadın; köpekler, kediler, tavşanlar, kargalar, ördekler... Hugo, tüm bu yolculukları boyunca, dostluğun gücünü keşfedecektir. Bakalım Hugo’yu ne tür maceralar bekliyor. Yazan: Christine Nöstlinger Günışığı Kitaplığı
Evinizi konser salonuna dönüştürün
Klasik müzik, rock, opera, jazz müziğinin kilometre taşları... Mozart’tan, Bethoven’a, Elvis Presley’den Ray Charles’a, Pavarotti’den Tom Jones’a kadar alanının en önemli isimlerinin konser performanslarının yer aldığı 50 adet DVD ve fasikülden oluşan bu muhteşem koleksiyonda bestecilerin yaşam öyküleri, aşkları, düş kırıklıkları ve başyapıtların hikayesini içeren fasiküller de var. Bu eserler kaçırılmaz. Boyut
Mutlu Prens
Oscar Wilde’ın "Mutlu Prens" adlı kısa, yalın ama bir başyapıt olarak değerlendirilecek kadar derin ve çarpıcı öyküsünden yola çıkılarak hazırlanan bu müzikal gösteriyi, çocuklar kadar içlerindeki çocuğu yaşatmayı başarabilmiş her yaştan seyircinin ilgi ve beğeniyle izleyeceğine inanıyoruz. Siz de bize inanıyorsanız, 3 Mayıs günü, saat 11.00’de Konser Salonu’nda ve 11 Mayıs günü, saat 14.00’de Kadıköy Süreyya Operası Sahnesi’nde olun.
Pemar Beach Resort
Antalya-Manavgat’taki Pemar Beach Resort, sıcak Akdeniz ikliminin tadını çıkarmanız için size 5 yıldızlı otel konforunu sunuyor. Senenin yorgunluğunu Akdeniz güneşi altında spor yaparak, dinlenerek, otelin hazırladığı animasyonlara ve aktivitelere katılarak üstünüzden atın. Pemar Beach Resort’un size sunduğu "her şey dahil" konsepti ile tatilinizin keyfine varın. Bu tatil size ve çocuklarınıza çok iyi gelecek.
Anne adaylarına nefes eğitimi
Nefes Eğitmeni ve Yaşam Koçu Nevşah Fidan, NFS Master Academy kapsamında anne adaylarını, yaşamlarının en keyifli ve güzel sürecini rahat geçirmeleri için 15 saatlik bir nefes programı ile yeni yaşamlarına hazırlıyor. Bedenlerinde yaşadıkları değişiklikler nedeniyle hamilelik süresince sıkıntı, rahatsızlık, tıkanıklık veya duygusal boşalmalar yaşayan anne adayları, Nevşah Fidan Temel Nefes Sistemi’yle nefes kapasitelerini yüzde 100 kullanmayı öğrenip, yaşamlarına rahatlık, huzur ve dinginlik gibi duyguların yerleşmesini sağlayabilir. 5, 7 ve 8 Mayıs tarihlerinde yapılacak bu eğitime mutlaka katılın.