Konumu, mevkisi, yaptığı iş, kazandığı para, yaşadığı yer, yediği, içtiği, giydiği, taktığı, takıştırdığı...
İçinde bulunduğu ortam ne olursa olsun...
Milyonlarca dostu, arkadaşı, sırdaşı, komşusu, akrabası olsa da...
Tüm bu ortamlardan ayrılıp, işten çıkıp, kalabalıktan sıyrılıp, yalnız kandığı anda...
Yaslanacağı bir omuz arıyor aslında...
Gündüz üzerinde olan giysileri çıkarıp, yüzündeki makyajı silip, duşunu alıp, canı saçını taramak istemezse taramadığı, kafasına bir havlu sarıp, üzerine en rahat ve en eski pijamalarını geçirdiği, ayağına en sıcak tutan ve artık belki de delinmek üzere olduğu halde çok sevdiği için atamadığı çorapları giydiği halde iken...
Gidip omzuna yaslanacağı...
Kendisinin veya onun en zor zamanında da, en mutlu kutlamaların yapıldığı anlarda da...
Hastalıklar, kayıplar, ölümler, zorluklar ve mücadele için geçen zamanlarda da...
Birbirinin gözünün içine bakıp “yaşadığı sevinci” veya “içine oturan acıyı” bir bakışla anlama zamanlarında da...
Tüm bunların sonrasında yine akşam yalnız kalındığında da...
O omuz var ya...
İnsanın içine güven verir.
İçindeki boşluğu doldurur. Hatta tekrar tekrar doldurur.
O omuz yaptığın her şeye güzel der, hatalarını bile sever.
Doğru yolu gösterir.
İnsanı kendine getirir.
Derin bir nefes almanı, o nefesi alırken de “şükretmeni” sağlar...
O omuz.
En bir aynadır aslında.
Kendine gelmeni. Sallanmamanı, savrulmamanı, dik durmanı sağlar.
Ne şanslı olduğunu hatırlatır.
Ve de o omzu bulmak için aslında ne kadar da geç kalmış olduğunu.
Bunu hissettiğinde ise insana bir “onunla yaşamanın değerini bil” dersi verir ki...
Her şeyi bir kenara koyup, üzerine yapışıp, bir saniye bile yanından ayrılmadan, aldığı nefesin bile yarısını içine çekerek, ekseninde olmak ister insan. Her anın kıymetini doya doya verebilmek için...
Allah dileyen herkese böyle kocaman bir omuz nasip etsin!
Ben onu 34 yaşımda buldum, şu an 36 yaşımdayım ve son iki yılı 20 yıl gibi yaşadık, yaşıyoruz.
İnsan çok isteyince oluyormuş. Evren gerçekten hayal ettiğin adamı sana getiriyormuş. Tüm hanımlara istedikleri erkeği zihinlerinde doğru hayallemelerini tavsiye ederim...
Pınar ben, şanslı...
Kocaman bir omuz sahibi...
Çocukluk dönemi beslenme problemleri ve çözümleri
Çocukların beslenme alışkanlıkları ve iştah durumları ile ilgili, eğer bir hastalık durumu yoksa, ebeveyn tutumları birinci derecede etkilidir.
Genelde çocuğunu en iyi şekilde beslemek niyetinde olan ebeveynler yanlış tutumları nedeniyle aslında iştahsızlık problemine kendileri neden olmaktadır. Bu nedenle çocuğunuzda beslenme alışkanlıklarında sorun varsa, kendi tutumlarınızı mutlaka gözden geçirmeniz gerekmektedir.
Eğer bu konuda doğal olabilmeyi başarabilirseniz, çocuğunuzun açlık ve tokluğunu kendisinin ayarlayabileceğine inanırsanız, evinizde sağlıklı beslenme prensiplerinizi siz de kendiniz için uyguluyorsanız pek sorun kalmayacaktır.
Psikolog Dilek Kırcaoğlu Soetan, “Pek çok anne, çocuklarına ‘besleyici karışımlar’ hazırlayarak, onun yeterince doymadığı inancı ile zorlama yaparak, tabak elde dolaşarak iştahsızlık problemini kendisi oluşturmaktadır” diyor ve annelere önerilerde bulunuyor...
0-2 yaş döneminde * Yiyecekleri bulamaç (bir sürü yiyecek karıştırılıp robottan geçirme) haline getirmeyin ve hafif pütürlü olarak verin. Tek tek verin. Bu onun pütürlü yiyeceklere kolay alışmasını ve değişik yiyecekleri keşfederek bundan keyif almasını sağlayacaktır. * Asla zorlamayın. Bazen reddedecektir. Sabırlı olun. Siz stresli olursanız, bebeğiniz de olacaktır. * Kirlenmeye hazırlıklı olun. * Ona zaman tanıyın. * Her zaman aynı miktarda yemeyebilir, bundan dolayı endişelenmeyin. * Sorun olarak gördüğünüz çoğu şey aslında sorun değil, bu geçişin doğal parçasıdır. Bu şekilde görmezseniz problemler büyüyerek devam eder. Bebeğiniz sizdeki tüm kaygıları hisseder ve alır, bunu unutmayın.
Bebeklerin çok hızlı geliştikleri 0-2 yaş döneminin sonlarına doğru, bağımsızlaşma arzusu onu hırçın ve inatçı yapar. Artık o itiraz etmeyen bebeğiniz gitmiş, yerine kendi isteklerini yapmaya çalışan, bazen öfkeli bir çocuk gelmiştir. Bu hareketleri sizi korkutmamalı, bunun doğal bir gelişim süreci olduğunu bilmelisiniz.
2-6 yaş döneminde * ınatlaşarak durumu yemek savaşları haline dönüştürmeyin. Onun seçim hakkını kullanmasına izin verin. Yemeğini kendi başına yemesi, onun bağımsızlık duygusunu pekiştirecektir. Kendi kendini doyuramaz endişesi ile onu kendiniz yedirmeye çalışmayın. * Öğün zamanlarında birlikte yemek yiyerek onun sosyalleşmesine de imkan tanımış olursunuz. Anaokullarında birlikte yenilen yemeklerin ne kadar keyifli olduğunu ve yeme problemi yaşayan çocukların böyle ortamlarda hiç sorun yaşamadıklarını göreceksiniz. * Yemek yemeyi işkence değil zevk haline getirin. * Küçük porsiyonlar onun daha rahat yemesini sağlayacaktır. Dolu tabaklarla onun gözünü korkutmayın. * Masa hazırlarken özenli davranın. Onun da bu hazırlama işinde küçük sorumluluklar almasını sağlayın. * Çok uzun süre sofrada tutarak sıkılmasına neden olmayın. Yemeğini bitirerek kalkmasını teşvik edin. Ancak onu zorlayıcı, yemek istemediği, tepeleme doldurulmuş tabaklarla sofrada inatlaşma yaşamayın. * Yemek yerken TV izleme, kitap okuma, oyuncak ile oynama vb. davranışlardan kaçının. Yemekten sonra sofrayı toplama konusunda yardım isteyin. * Yemek yemeye değil, sizin tutumlarınıza itiraz ediyor olabileceklerini unutmayın ve hem çocuğun davranışlarına karşı empatik olun hem de kendi tutumlarınızı sorgulayın. * Açlıktan hiçbir çocuğun ölmeyeceğini unutmayın. * Yenmezse ölünecek kadar hayati bir gıda olmadığını unutmayın. Aynı içerikteki başka bir besin maddesini deneyebilirsiniz. * Duygular kesinlikle iştah ile ilgilidir. Çocukta kaygı ve gerginlik yaratacak davranışlardan kaçının. Çocuğun başka bir olay kaynaklı gerilimi varsa, bu durum iştahını etkileyebilir. Böyle durumlarda anlayışlı olun. Etkin dinleme ile onun kaygısını anlamaya çalışın. * Yemek hazırlarken ve o gün yapacağınız yemeğin seçiminde fikirlerini alın, yardım isteyin. Birlikte mutfak aktiviteleri yapın. Yemek konusunda değişik bilgiler verin. Basit şeyleri birlikte yapın ve yiyin. Bu paylaşım onların çok hoşuna gider. * Yemek için en doğru zaman çocuğun acıktığı zamandır, bunu unutmayın. * Her insanın damak tadı farklıdır. Sizin çocuğunuz olsa bile sizden farklı tatlardan hoşlanabilir. * Oyunlar yaratarak yemek yedirmeye çalışmayın. * Yemezse başına geleceklerle ilgili abartılı hikayeler anlatmayın. Bu onları çok etkiler. Ama “büyüyemezsin, sen güçsüz olacaksın” gibi korkutmaları asla yapmayın. * Çocuğunuzun daima olumlu davranışlarına yönelin. * Hiçbir yaşıtı ile kıyaslama yapmayın. * Rüşvet vermeyin. Kandırmaya çalışmayın. * Öfke nöbetlerine sebep olmayın. Yemek yüzünden çocuğunuzla iletişiminizi bozmayın. * Yemek saatleri işkenceye dönüşürse çocuğunuz hiç yemek istemeyecektir, bunu unutmayın.
DVD
Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler Güzeller güzeli ve iyi kalpli Pamuk Prenses, krallığındaki herkesin gönlünü kazanmıştır. Bir kişi hariç; kıskanç üvey annesi, kötü kalpli Kraliçe... şatodaki Sihirli Ayna’nın Kraliçe’ye krallığın en güzel kızının Pamuk Prenses olduğunu söylemesiyle, Pamuk Prenses hayatını kurtarmak için ormana doğru bir yolculuğa çıkmak zorunda kalır ve orada yedi sevimli cüceyle tanışır: Bilgin, Hapşırık, Öfkeli, Neşeli, Utangaç, Uykucu, Keloğlan. Fakat Kraliçe, Pamuk Prenses’i zehirli bir elma ile kandırır. Onu kurtarabilecek tek şey gerçek aşkın öpücüğüdür... Disney
ETKİNLİK
The RobotZoo Sergisi Dünyada en popüler gezici sergilerden biri olan ve gezdiği 12 şehirden sonra Thepartners tarafından İstanbul’a getirilen The RobotZoo Sergisi, 18 Aralık-30 Mayıs tarihleri arasında ıstanbul’da! Çocuklara yönelik eğitici bir sergi olan ve sekiz adet dev biyomekanik interaktif hayvan robotlarından oluşan The RobotZoo Sergisi, çocukların hayvan anatomisini keşfetmesi amacıyla Kanyon’a geldi... Alışveriş merkezinde toplam 850 m²’lik bir sergi alanına kurulu olan ve bukalemun, gergedan, mürekkep balığı, ornitorenk, karasinek, çekirge, zürafa, yarasa gibi dev hayvan robotlarından oluşan The RobotZoo Sergisi, minik misafirlerini bekliyor. Adres: Kanyon AVM - Levent
ETKİNLİK
DuPont aile bilim atölyeleri: Fırça robotlar Diş fırçalarımız artık birer robot! Her gün dişimizi fırçaladığımız diş fırçaları başka ne işe yarar? Aklınıza hiç bunların birer robot olabileceği geldi mi? Santralıstanbul, anne-babaları çocukları ile birlikte günlük yaşantımızda her gün kullandığımız diş fırçalarını birer robota dönüştürüp yaratıcılıklarını da katarak, evlerine birer fırça robot ile dönmeye davet ediyor. Atölye çalışmasını, elektronikle uğraşmaktan ve proje yapmaktan zevk alan, elektronik yarışmalarını hiç kaçırmayan, elektronik mühendisi olma yolundaki Emre Uzun gerçekleştiriyor. Tarih: 19 Aralık Cumartesi Bilgi için: (0212) 444 04 28 Adres: Eski Silahtar Ağa Elektrik Santrali Kazım Karabekir Cad. No:1 Fatih-ıstanbul
KİTAP
Antik Dünya Hakkında Bilinmesi Gereken 500 şey Aztekler’in futbol maçı yaptıklarını ve kaybeden takımın oyuncularını tanrılara kurban ettiklerini biliyor muydunuz? Veya kaç Mısır firavununun adının Ramses olduğunu? Ya da Antik Yunan Olimpiyat Oyunları’nda hangi spor müsabakalarının yapıldığını? Bu kitap, Antik Dünya’daki insanlar, yerler ve nesneler hakkında 500 acayip gerçeği renkli ve eğlenceli bir şekilde sunuyor. Yazan: Carolyn Howitt İş Bankası Kültür Yayınları