Paylaş
Şöyle: Tabletim bana bir şeker uzattı ve “Bunun geldiği yerde daha çok var, rahat ol” dedi. İşin buraya geleceğini bir an bile düşünmemiştim
Merhaba. Ben Patrick Özdemiroğlu. Ben bir bağımlıyım. Ancak içim rahat. Çünkü bunu daha iyi bir baba ve daha iyi bir evlat olmak için yaptım.
Öncelikle Candy Crush’ın ne olduğunu bilmeyen Türkiye’deki 8 kişi için kısa bir özet geçerek başlayayım: Aynı renkte şekerleri yan yana getirip patlatmak suretiyle görevleri tamamlayıp bölümleri geçtiğimiz bir mobil oyundan bahsediyorum (Biliyorum, hâlâ rasyonel gelemiyor.) Oyunu henüz tecrübe etmemişler ise Candy Crush’ı “Haa bizi Facebook’tan ve arkadaşlarımızdan soğutan şey” olarak hatırlayacaktır.
Benim söz konusu oyunla tanışmamsa iki hafta öncesine dayanmakta. Birisi düşüp bayılana kadar devam eden ‘Monopoly’ maceraları, “Süreyi durdur” feryatlı ‘tabu’ seansları, Lüleburgaz’ın il olmadığıyla sürekli yüzleştiğimiz ‘isim-şehir’ serüveni tabii ki baba olmanın vazgeçilmez bir parçası. Ancak yetmiyor. Kısa süre önce 9 yaşındaki kızım ve annemin kendi aralarında bir dil geliştirdiklerini fark ettim. Kendi jenerasyonlarının önemli temsilcilerinden olan bu ikili, iPad üzerinden oynadıkları Candy Crush ile ilgili sürekli kıkırdaşmakta ve tartışmaktaydı. Jargonlarını anlamıyor, aralarına giremiyor, bu popüler grubun bir parçası olamıyordum. Resmen ortaokula geri dönmüş gibiydim.
Hayatımdaki iki önemli insan ve birbirine çok benzeyen iki farklı nesili daha iyi anlamak için yıllarca mesafemi koruduğum Candy Crush’ı denemeye karar verdim. Oyunun Kasım 2014’te çıkan yeni ve modern versiyonu ‘Soda’da karar kıldım. Artık ben de çikolatadan soğutan, bir pavyonun yıllık ortalamasından daha fazla şişe açtıran bu oyunun neferlerinden biriyim.
Sürecin sonucunda hissettiklerim ise şöyle:
-Facebook arkadaşlarıma karşı kaybettiğim karizma miktarı, gönderecekleri can kadar önem
taşımamakta.
-Bu yazıyı bitirme motivasyonumun önemli bir parçası, geçemediğim bölüme geri dönme
arzusunda yatıyor.
Peki nasıl bağımlılık yapıyor?
-Bu bir zekâ oyunu değil. Her seferinde oyuncuya hamle öneriyor. Mesajı net: Durma, oyna!
-‘Durmamayı’ öğretirken günlük can sayısını 5 ile sınırlıyor. Ulaşılamazlık, oyunu çekici kılıyor.
-İnsan beyninin zaaflarından faydalanıyor. Oldukça kolay başlıyor, bölüm atladıkça başarılar beyne küçük zaferler, büyük tatminler olarak yansıyor. Beyin dopamin salgılamaya başlıyor.
-Oyun zorlaştıkça, başarı isteği kamçılanıyor. Zafer mutlulukken, ihtiyaç haline geliyor.
-Candy Crush temelde bir şans oyunu. Şekerler rastgele şekilde karşınıza geliyor. Ödülün öngörülemezliği oyunu çekici kılıyor.
-Kazandırma algoritması oyunculara sahte
bir başarı hissi veriyor.
-Kumarhanedeki gibi ekranda insanları
mutlu eden bir obje ‘şeker’ kullanılıyor.
Efsaneler ayakta ölür
‘SIX FEET UNDER’ BÖLÜMÜ
Her gece kapatmak bilgisayara zarar verir!
Hayır efendim vermez. Eğer makineyi yanlış bir şekilde, mesela güç kablosunu bahçe makası ile kesmek suretiyle kapatmıyorsanız sorun yok. Hatta kapatmak faydalıdır da. Elektrikten tasarruf edersiniz. Daha ender sistem hatası alırsınız. Bilgisayarın ışığı gözünüze gelmez, fanın sesi kulağınızı
kemirmez.
HAFTANIN UYGULAMASI
Bahaneniz de bitti, siz de bittiniz!
Lütfen aramızda kalsın ama ben telefon konuşmalarının (ve mesajlaşmaların) iki kişinin ortak rızası ile gerçekleşmesi gerektiğine inanıyorum. Bir telefonun çalması, o telefonun o an açılmasını zorunlu kılmıyor. Ancak birbirimizi boğmadan birlikte yaşamayı mümkün kılan sosyal kontratlar, “Aradığını görmemişim” temalı beyaz yalanları insanoğlu için daha popüler kılıyor. Ancak Pushbullet adlı ücretsiz Android uygulaması söz konusu beyaz yalancıların hayatını zorlaştıracak gibi görünmekte. Pushbullet, telefona gelen tüm bildirimleri (Facebook, WhatsApp, SMS, arama vs) bilgisayarda görmeyi sağlıyor. “Çalışıyordum, telim sessiz kalmış, aradığını/mesajını görmemişim” bahaneleri de elimizden kayıp gidiyor. Başta kendim olmak üzere herkesten özür dilerim.
Çarpışma: Bu yıl ne giysem?
Apple Saati
ABD’de nisanda çıkacak, Avrupalı tüketicilerin acılı bekleşiyse 2015 sonunda bitecek. Ürünün fiyatı
872 TL. Karşılığında ne alacağımız gizemini koruyor ancak duşta saati çıkarmama keyfini
yaşayacağımız müjdesini aldık.
Skully Motosiklet Kaskı
Terminatör 1’deki Arnold gibi hissedip motosiklet yolculuğunu şölene çevirebilirsiniz. Dikiz ayna kamerası, dijital ekran, navigasyon, ses kontrolü, akıllı telefon entegrasyonu gibi harika özelliklerin 3750 TL gibi bir bedeli var.
Pebble Time
Apple’ın en büyük rakibi... 7 günlük ömrü olan pili hakkında “Taylor Swift’in ilişkilerinden daha uzun sürüyor” yorumları yapılıyor. 487 TL değerindeki cihazın, hem iOS 8 hem de Android ile uyumlu çalıştığını hatırlatalım.
Digitsole Tabanlığı
Kışın ayak ve burun üşür. Burun konusunda teknoloji çaresiz ancak üşütük ayaklar için müjdemiz var: Digitsole adlı tabanlık ayakları
40 dereceye kadar ısıtabiliyor. Ürünün adımları takip edip yakılan kaloriyi hesap etmesi ise bonus.
Moto 360 Saati
Android tabanlı Moto 360’ın başarısının ardında klasik şık tasarımı yatmakta. Herkes 2086 yılından ışınlanmış fütüristik saatler istemiyor. Ve birçok kişi bileğinde mini bir akıllı telefon taşımaktan yana değil. Ürünün satış fiyatı 625 TL.
Paylaş