Paylaş
Kendini beğendiğini açık açık söylediği için mi yoksa maskesiz dolaştığı için mi bilinmez. Ama son albümüyle saldırılara hedef olan Banu Alkan’ı rahat bırakmanın zamanı gelmedi mi?
Herkes mutsuz, herkes halinden şikayetçi, kimse kendiyle barışık değil. Birbirine benzeyen bunca insan arasından aykırı biri çıktı; kendini beğenen biri... Olamaz! Derhal aklını başına getirmeliyiz. Ne yapmalı? Hiç olmadığımız kadar birlik olalım, saldıralım, vuralım. Gerçekleri gösterelim ona; önce ölçülerinden başlayalım, hep bir ağızdan haykıralım 90-60-90 olmadığını, sonra gerçek yaşını bildiğimizi vuralım yüzüne, sesinin ne berbat olduğunu söyleyelim. Programımıza çağıralım, alay edelim, sarsalım kendine gelsin, yıkalım sırça köşkünü; hadi el verin onu mutsuz edelim. Her şeyi abarttığımız gibi bunu da abartalım.
Şarkısının sözleri cinsellik içeriyormuş. Piyasada ona benzer ne şarkılar, ne türküler var, ama boşverin, onlar sayılmaz, illa Banu Alkan'ınki... Neden? Bilmiyorum. Pembe pabuçları olduğu için olabilir; hiç sosyal içerikli laf etmediği için olabilir, kürk giydiği için olabilir, en önemlisi kendini beğendiğini açık açık söylediği için olabilir. Aslında ne yapmalıydı? O da herkes gibi ‘‘Narsizm’’i evde bırakıp halkın karşısına öyle çıkmalıydı; herkes gibi ‘‘Mütevazı’’ oynamalıydı. Hatası maskesiz dolaşması oldu.
Hatasız olmaz
Başka hataları da var tabii. Mesela, ‘‘Evet ölçülerim 90-60-90 değil ama ben yine de güzel bir kadınım, güzellik santimle ölçülmez, Sibel Can Türkiye'nin en güzel kadınlarından biri. Onun da ölçüleri 90-60-90 değil’’ diyebilirdi, demedi.
Mesela, ‘‘Evet benim çevirdiğim filmlerin sanat değeri yoktu, ama sinemada kriz yaşandığı bir dönemde o filmler sayesinde yüzlerce insan ekmek yedi, üstelik dinime küfreden bari Müslüman olsa, beni eleştiren beyefendinin çevirdiği Malkoçoğlu filmlerinin sanat değeri var mıydı?’’ diyebilirdi, demedi.
Mesela, ‘‘İyi şarkıcı olmayabilirim. Kim iyi şarkıcı ki? Toplasanız bir elin parmaklarını geçmez. Ben ne şarkıcılar tanırım, kasetleri yüz binler satar, stüdyodan dışarı çıktıklarında detone olmadan tek bir kuple okuyamazlar’’ diyebilirdi, demedi.
Mesela ‘‘Benim şarkım cinselliği çağrıştıran ne ilk ne de son şarkıdır, bunun Türkiye'de olduğu gibi dünyada da örnekleri çoktur. Üstelik, sunucuların ekrana yarı çıplak çıktığı, kliplerde erotizmin diz boyu olduğu, en ciddi kadınların bile bir iş görüşmesine giderken dudaklarını kıpkırmızı boyayarak dişiliklerini ön plana çıkardıkları, içinde tek bir çıplak kadın resmi olmayan gazetenin basılmadığı, hatta Türkiye'yi yönetmeye talip bir kadının bile, halka oy istemeye giderken bacaklarının bütün güzelliğini ortaya çıkaran derin yırtmaçlı etekler giydiği memleketimizde, kimsenin bana laf etmeye hakkı yoktur’’ diyebilirdi, demedi.
Saldırılara hedef
Banu Alkan'ı hiç tanımam, ne görmüşlüğüm var, ne konuşmuşluğum. Hiçbir filmini de baştan sona seyretmiş değilim, televizyonda denk geldiysem birkaç dakika bakmışımdır. Malum şarkıyla gündeme geldiği günlerde birçokları gibi ben de şarkıyı ve kimi tavırlarını hicveden üç beş satır yazdım. Son günlerde yer aldığı bütün televizyon programlarında hedef olduğu dozu kaçmış saldırılara şahit olmasaydım, unutup gidecektim.
Sanatçı değilmiş; bunca sanatçı (!) içinde bir de ‘‘renk’’ olsa ne olur?
Yaşı 38 değil de 43'müş; bunca doğru söyleyen (!) içinde bir de ‘‘yalan söyleyen’’ olsa ne olur?
Megolomanmış; bunca ne olduğunun farkında (!) insan arasında bir de ‘‘Megoloman’’ olsa ne olur?
Sevgilisine ‘‘Neremi beğeniyorsun’’ diye soruyormuş; bırakın şarkı sözlerini, hiç kimsenin, ipe sapa gelir laf etmediği günümüzde o da böyle bir soru soruverse ne olur?
Rahat bırakalım kadıncağızı, kendi dünyasında yaşasın gitsin. Görmek istemiyorsak başka kanala geçelim, duymak istemiyorsak kasetini almayalım, illa birine kızmak istiyorsak, onu rating uğruna programına davet edenlere kızalım. Bir zamanlar herkesin peşinden koştuğu güzel bir kadının yaşadığı düşüşün hüznünü görmeye çalışalım; belki de son kez yaşadığı pırıltının mutluluğunu doya doya yaşamasına izin verelim. Tercihimiz Darülaceze’de donuk bakışlı, sönmüş yıldızlar görmek olmasın.
Türkiye'de tepeden tırnağa yaşanan yozlaşmaya ‘‘Dur’’ demeye kararlıysak buna Banu Alkan'dan başlamasak da olur.
Miş Muş Köşesi
İngiltere'de yolda gördüğü kadını öldüren katil, kurbanını pişirip makarnasına katmış.
Bunlarda bizim gibi namus cinayeti falan yok tabii, bu işi damak tadı için yapıyorlar.
Yılmaz ‘‘Artık neyin ne zaman yapılacağını biliyorum’’ demiş.
İyi de sizin bunu öğrenmeniz vatandaşa çok pahalıya mal oldu.
Ecevit ‘‘En iyi ekip bende’’ demiş.
Doğrudur, çünkü ‘‘ekip’’ dediği sevgili eşinden başkası değil, iyi olup olmadığını en iyi o bilir.
Toplum olarak tanımadan evleniyormuşuz.
Tanıyınca da boşanıyoruz.
Müslüm Gündüz'ün oğlu ‘‘Fadime annemle sahneye çıkabilirim’’ demiş.
Çok iyi, bunca yozlaşmanın üstüne tüy dikilmiş olur.
Doğu ve Güneydoğu illerinin bazılarında uygulanan ‘‘O HAL’’in sonu gelmiş.
‘‘NE HAL’leri varsa görsünler’’ diye değildir inşallah.
Paris'te lüks tekelleşmiş.
Biz onlardan iyi durumdayız, lüks hálá birkaç kişinin elinde.
Yılmaz ‘‘Sessiz çoğunluğun sesi olacağız’’ demiş.
Hayrola? İşitme engellilere haber spikeri mi oluyorsunuz?
Yankesiciler en çok kadınları soyuyorlarmış.
Yalnız yankesicileri mi? Bütün erkekler ‘‘kadını soymak’’ peşinde.
Paylaş