PEK matah insanlar değiliz vesselam... ‘Namus’ sözcüğü kafalarda yeniden tanımlanmadıkça olacağımız da yok.
Şu Karadeniz Ereğlisi’nde olanlar yüzünden celallendim yine.
Haberdarsınızdır herhalde... Kaç zamandır gündemde. 32 yaşında, babasından kalma kömür ocağını işleten dul ve güzel bir kadın yaşıyor Ereğli’de.
Bu kadar.
Birtakım insanlar için bu kadarı káfi. Yani kadının dul ve güzel olması. ‘Vurun kahpeye’ demek için uygun şartlar oluşmuş bulunuyor. Evet, bu devirde hálá...
Gülden Aydın gitmiş, konuşmuş kadınla... Ve kadının sevgilisi olduğu söylenen erkeklerle, sokaktaki insanlarla... Hürriyet Pazar’da okumuşsunuzdur. En çok şu dikkatimi çekti Aydın’ın dedikleri arasında: ‘Çarşı pazarda rastladığım tüm kadınlar modern giyimli. Genç kızlar ve erkekler samimi ve özgür dolaşıyorlardı. Ama Gülay’a onlar da tepkili. Anne ve babaları gibi onlar da mahallenin namusu peşindeler!’
İşte budur Türk insanının hali. Kafaların bir yarısı ‘Kalk gidelim’ derken öteki yarısı ‘B.k yeme otur’ diyor. Kıyafetler son moda, lakin namus anlayışı ‘Annemin margarini’ durumunda.
* * *
En çok kadınlar düşmanmış Gülay’a. Hiç şaşırmadım. Bütün güzel kadınları, özellikle Gülay gibi özgür olanları potansiyel tehlike olarak görüyorlar çünkü. ‘Hepsini bir meydanda topladık, gelin taşlayın’ dense taşı alan koşar. Vazgeçilmez olmanın yolu budur çünkü birçok kadın için. Etrafta eli yüzü düzgün kadın kalmayınca adam karısına mahkûm olacak!
Kasabada yaşadığı için gelmedi bunlar Gülay’ın başına... İstanbul’un göbeğinde de birçok kadın yaşıyor benzer durumları.
Türkiye’de, küçük bir çevrenin dışında, bırakın hoşlandığınız erkeklerle ilişkiye girmeyi, cinsiyetini göz önüne almaksızın arkadaşlık etmeniz bile mümkün değil. Etmeye kalkan bedelini ödüyor bir şekilde. İlla farkında olacaksın karşındakinin ‘erkek’liğinin... Ateşle barut durumunda olunduğunu unutmayacaksın.
Aslında biz devamlı seksi düşünen bir milletiz. Özellikle ‘namus namus’ diye bağıranların hiç aklından çıkmıyor. Bunların kadın olanlarının, erkeğe bakınca başka bir şey gelmiyor aklına. Ki bucak bucak kaçıyorlar. Kendilerini tutamama ihtimali çok kuvvetli zira. E namus (!) elden gitsin de istemiyorlar.
Erkeklere gelince... Onların durumunu ‘Bana vermeyen ölsün!’ şeklinde özetleyebiliriz.
Netice olarak, Gülay vesilesiyle gördük ki ‘Bu cephede yeni bir şey yok!’
MIŞ-MUŞ
Depresyon kalıtımsal olabilirmiş.
E, dedenizden para pul, gayrimenkul kalırken iyi miydi?
Seda Sayan, ‘Gökhan’la ayrılırsak çocuk yüzünden ayrılırız’ demiş.
Bu 1.80 boyundaki ‘Çocuk’ yüzünden de olabilir tabii.
Magazin müdürleri, ‘Bize yeni yıldızlar gerekiyor’ demişler.