Evlilikle ilgili bir son dakika haberi var elimde sevgili okurlar!
"Evlilik 20’nci yılda alarm veriyor"
"Neden 20’nci yıl?" diye bir soru geliyor insanın aklına.
Sizin gelmiyorsa da, ben getirmiş olayım. Ve naçizane cevabını bulmaya çalışayım.
Alarmı evlenirken 20’nci yıla kuruyorlar. Çalınca bakıyorlar, asayiş berkemalsa devam ediyorlar, değilse "sepeti koluna herkes yoluna!"
Evin taksitleri anca bitiyor. Dünyadan haberiniz yok sizin. Değil 240 ay, 2240 ay taksitle evler satılıyor. Yoksa ne olacak o binlerce site? Satmayıp da beslesinler mi?
Jeton hatalı, düşmesi 20 yıl sürüyor.
Çocukların kendi aşk meşk meselelerine dalıp ana babalarının boşanmasını fark etmeyecek yaşa gelmesini bekliyorlar.
İki tarafın da yuvayı kurtaracak, Hakk’ın rahmetine kavuşmamış büyüğü kalmıyor.
Sürekli aşk, seks, heyecan, mutluluk, coşku... İnsanın kalbi 20 yıl dayanabiliyor ancak. 20’nci yıl sağlığı kurtarmak için, mecburen...
Karşı tarafı razı etmek 20 yıl sürüyor.
Bir firma evlilikte 20’nci yılını dolduran çiftlere hediye olarak "boşanma ilamı" dağıtıyor.
Tarafların üzerinde "Raf ömrü 20 yıl" yazıyor.
Alarm bozuk, geç çalıyor.
Sabır taşının çatlama süresi 20 yıl.
Ajda fingirdeyecek miydi?
Türkiye şartlarında uzun sayılabilecek bir süre geçti üstünden ama hakkında iki laf etmeyecek kadar da değil.
Yılın ilk günlerinde yeni bir aşkın içine dalmış olan Okan Tapan’ın Ajda Pekkan’dan ayrılma nedenine takıldı aklım.
Ajda Pekkan, Enrico Macias’la aynı sahneyi paylaşınca Okan Tapan kızdı ve Ajda Pekkan’ı terk etti. Duyduğumuz bu.
Şimdi...
Türkiye’nin en önemli sanatçılarından birinin sevgilisi olan bir erkek için, o sanatçı sevgilinin, dünyaca ünlü bir erkek sanatçıyla aynı sahneyi paylaşması acı bir sürpriz midir?
Gurur vesilesi değil midir daha çok?
Ne yani... Ajda Pekkan düeti fırsat bilip fingirdeyecek miydi Enrico Masias’la?
Sevgililer böyle marazi kıskançlıklara kapılabilirler ama bu yaşta ve bu şartlarda değil.
Hadi yaşına ve konumuna rağmen marazi duygular içerisindedir, yani hakikaten delilik derecesinde aşıktır Ajda Pekkan’a diyelim. Deli gibi aşık biri bırakıp gidebilir mi?
En şiddetlisinden olay çıkarır ama gitmez, gidemez.
Keşke yalan olsa bu haber. Yani başka sebepten ayrılmış olsalar. Aksi moral bozucu zira. Aziz Nesin’in tespiti geliyor insanın aklına. "Koskoca işadamı..." diyorsunuz.
Veya belki de biz aptal görünüyoruz karşıdan.
Sahi nereliyiz?
Bizim gazete nereden bulur çıkarır, her yılbaşı bir hoşluk yapar. Bu sefer de "Hemşom Benim" diye bir ek çıkardı biliyorsunuz.
Kim nereli, dolayısıyla kim kimin hemşerisi...
Sayfaları çevirirken aslında çoğumuzun nereli olduğunun tam olarak belli olmadığını gördüm. Sahi nedir insanı "oralı" yapan şey?
Baba memleketi olması mı bir yerin?
Ama o zaman Hülya Avşar’ın Karslı, Sezen Aksu’nun Rizeli olması lazım. Doğum yeri midir yoksa önemli olan?
Evet, Suna Kan, ailesi Adanalı olmamasına rağmen sırf kendisi Adana’da doğduğu için Adanalı sayılıyor.
Ama buna karşılık Altan Öymen, İstanbul’da doğmuş olmasına rağmen Trabzonlu.
Uzun süre orada yaşamış olmaktır belki de oralı olmanın şartı.
Tayyip Erdoğan mesela... Aslen Rizeli ama daha çok Kasımpaşalı. (Sahi Rize neden yok albümde? Oysa Rize’den çok şöhretli insan çıkmıştır benim bildiğim. Mesut Yılmaz, Murat Karayalçın, Tarkan, Yusuf Kurçenli, Mehmet Haberal hemen aklıma geliverenler.)
Nerede kalmıştık, ha bir yerde uzun süre yaşamış olmaksa önemli olan, benim ve de çoğumuzun İstanbullu olmamız lazım. Üstelik benim annem hem anne hem baba tarafından İstanbullu. Ama ben İzmirliyim.
Karışık bu işler.
En sık sorduğumuz sorunun kimsede kesin bir cevabı yok. Belki de hiç sormamak lazım.
Şimdilik idare ediyoruz; herkesin ana babasının, hiç olmazsa dedesinin memleketle bağı var henüz. Ama ileride... Kendinden önceki dört kuşağın Sivas’ta doğmadığı, orada yaşamadığı, hatta gidip görmediği biri Sivaslı sayılır mı artık?
İnsanların hangi ülkeden olduğunun bile öneminin kalmayacağı günlere doğru yol alırken biz de bu "Nerelisin hemşerim?" sorusundan vazgeçmeliyiz galiba. Fakat nasıl olacak bilmiyorum, bazılarına misal "İzmirliyim" cevabı bile yetmiyor. "Neresinden?" diye devam ediyorlar.
Yine bitmiyor.
"Kimlerdensin?" var bir de.
MIŞ MUŞ
67 yaşında bir İspanyol kadın ikiz doğurmuş.
E, yılların açığını kapatıyor kadın!
Kardak Kayalıkları’nda yine kriz çıkmış.
Şeytan diyor, at dinamiti parçala, doldur kamyona getir buraya!
İki haber... 1) Bir İngiliz gazetesi, Kurban Bayramı ile yılbaşını bir arada kutlama stilimizi övmüş.
2) Diyarbakır’da diyalize giren 88 hastaya Hepatit C virüsü bulaşmış.
İngilizlerin bu "stil"imizden haberi yok daha.
Türkiye’nin 2003’te fırlattığı bir uydusu daha kayıpmış. Depoya baksınlar bir, evrakı eksik diye fırlatılmamış olabilir.