Son günlerde ‘saatli bomba’yla eş anlamlı oldu neredeyse.
Çapa’daki o kötü hadisenin üzerine Kartal’da da bir hasta yakını, doktoru dövmüş, parmağını ısırarak kırmış.
Televizyonda bir tartışma programında da başka bir hasta yakını ki, kendisini bütün Türkiye, hatta Başbakanımız da çok iyi tanıyor, ağabeyinin doktor ihmali yüzünden hayatını kaybettiğini ima ediyordu.
İma ediyordu diyorum, direkt bir suçlamada bulunmadı zira. Hatta program boyunca bütün doktorlara bol bol ‘sonsuz saygılar’ sundu.
Ama biz yine de anladık şikáyetçi olduğunu. Zira aksi halde ihmalin tartışıldığı bir programda tek hasta yakını olarak niye gelsin otursun bir doktorun karşısına?
Bir de saygının sonsuz olduğu ısrarla vurgulanınca artık onun saygı değil de başka bir şey olduğunu biz de biliyoruz saygıyı sunan da...
Neyse uzatmayayım, hepimizin her an doktorlara ve hastanelere yolu düşebileceğinden can kulağıyla dinledim anlatılanları.
İfade edilen, hastanın acil servise getirildiğinde sapasağlam olduğu, uygulanan ilaç tedavisi neticesinde, gittikçe kötüleşerek hayatını kaybettiğiydi.
‘Peki sapasağlam birini neden acil servise götürdünüz?’ diye bir soru geliyor insanın aklına tabii.
Üstelik evveliyatı olan hastalığın, artık o aşamada o ilaçtan başka çaresi olmadığını da öğrendik programda.
***
Fakat her şeye rağmen anlıyorum hasta yakınlarının ruh durumunu. (Tabancaya sarılanları kastetmediğimi bilmem belirtmeme gerek var mı.)
Ben de babamı kaybettiğimde ‘Hep ölmek için mi yatılır buraya!’ diye avaz avaz bağırmıştım hastanede.
İnsanda mantık kalmıyor. Ölüm acı. Kondurulmuyor, kabullenilmiyor... Bir suçlu aranıyor.
Belki de uzun süren tedavilerde hasta yakınlarına psikolojik destek vermek lazım.
***
Bir de şu doktorları doğru bir yere oturtsak artık...
Doktorun karşısında el pençe divan duran, öpmek için elini yakalamaya çalışanlar ile dövmeye kalkanların, doktoru koyduğu yer aynı. İkisi de ‘mucizeler yaratan kahraman’ olarak görüyorlar. Biri mucize yarattı zannıyla eline sarılırken, öteki yaratabilecekken yaratmadı diye saldırıyor.
Oysa mesela bir televizyon tamircisi gibi görebilsek doktoru... Kötü bir örnek gibi gelebilir ama neticede insanı tamir etmek değil midir yapılan?
Ve her şey gibi insanın da artık tamir kabul etmediği, bir hurdaya çıkma zamanı yok mudur?
Ha, ‘Televizyonun canı cehenneme! Öteki tarafta insan hayatı söz konusu’ diyeceksiniz.
Tabii. Zaten doktorların da bu bilinçle hareket ettiğine inanıyoruz. Hani arada tek tük de olsa, klasik deyişle ‘işi ticarete dökenler’ falan çıksa da onların bile ‘ticaretin devamı’ için mümkün olduğu kadar çok sayıda hasta iyileştirmeye ihtiyacı vardır. ‘Bugün sahte rakıdan voli vurayım, yarın kiremit tozundan kırmızı biber işine girerim’ zihniyetinde olacak hali yok doktorun.
Yani en kötü niyetlisi bile bizim kara kaşımız kara gözümüz için olmasa da başarmak zorunda hissediyordur kendisini.
Diyeceğim, müsterih olmalıyız.
MIŞ-MUŞ
Baykal yine genel başkan seçilmiş.
Demek AKP hükümeti yine yaşadı.
*
Kadında ve erkekte cinsel isteği artıran, burna sıkılan sprey şeklinde ilaç yoldaymış.