Ben çok doğal bir şey yaptığıma inanıyorum ama onlar yüzüme uzaydan gelmişim gibi bakıyorlar.
Mesela... Diyorum ki garsona "Geçen geldiğimde bir arkadaşınızın babası kalp krizi geçirmişti, apar topar gitmişti çocukcağız, nasıl hastanın durumu?"
Cevap yok.
Şaşkın bakış var sadece.
Çünkü o günden beri işe gelmeyen arkadaşlarını arayıp sormamışlar hiç.
Ve benim bunu hatırlayıp sormamı ne olarak değerlendiriyorlar kimbilir...
Delilik, manyaklık, saçmalık, tuhaflık...
Öyle çok karşılaşıyorum ki... Günde sekiz saatini paylaşan, karşıdan baktığınızda kanka görünen insanlar birbirlerini merak etmiyorlar.
Belli bir sosyal sınıfa ait bir durum mudur bu?
Bunun için de mi "eğitim şart" yani?
Oysa tam tersini bilmez miyiz?
Daha sıkı, daha insani değil midir bir kesimde ilişkiler?
Yoksa şehirli olmaya buradan mı başlanıyor?
Yahut tuhaflık bende mi sahiden?
*
Yıllardır tanıdığım biri...
Manken misali kızlarla gezdi gezdi...
Baktım evlenmiş sonunda. Yanında beyaz, tombul, edalı işveli köylü güzeli bir ev kızı!
Belki de doğrusu budur.
Şirkette müdürüyle takışıp gelmiş kadın... Kariyer savaşında yahut... Üstüne bir de ince kalma gayretinde...
Sonuç?
Evde stres var, yemek yok!
"Yatak" da yok! Baş ağrısı var onun yerine.
Sahiden de erkek açısından bakarsanız "edalı, işveli, tombul köylü kızı" en doğrusu olabilir.
"Ama kafaların uyuşması" demeyin sakın!
En uyuşanıyla iki sene sonra "irtibat sıfır" olmuyor mu zaten?
Gürcistan’la Rusya’nın durumunu arkadaşlarıyla konuşup da geliverir ne olacak!
Oh, mis gibi etli biber kokusu evde!
*
Dindarlık ile cinsel güç arasında bizim bilmediğimiz bir bağ mı var?
Yoksa eğer, bazı hacıların hocaların (hepsinin demiyorum bakın) kapısı aralandığında, neden hep cinsel hikáyeler çıkıyor ortaya?
İmanla beraber öyle bir cinsel güç geliyor ki, çoluk çocuk falan diyemiyorlar belki!
Kızarsınız tabii...
Kızmayın!
Onun yerine herkesten önce siz kınayın bu adamları ve dini kurtarın bunların elinden.
Fakat beş yaşında çocuğun bile akıl edebileceği bu basit çözüm neden hayata geçmez hiçbir zaman, o da ayrı muamma.
*
Saatleri ilkbaharda 1 saat ileri, sonbaharda tekrar geri alıyoruz ya yıllardır.
Ekim 2009’dan itibaren artık geri almayacakmışız.
Neden?
Meğer yıllarca yanlış yapmışız çünkü.
Gerek yokmuş.
Geri almayarak daha fazla enerji tasarrufu sağlamak mümkünmüş.
Şimdi bunu duyunca...
Hani insanlar gençlik döneminde sorgu sual işine girerler ya... Ben kimim, dünyadaki fonksiyonum nedir falan gibi...
Bir Türk ölene kadar sormalı benzer soruları.
Burası neresi?
Burada ne işim var?
Bu adamlar kim?
Bu mudur?
V.s.
*
Bu da en kısası:
Hepimiz aynı şeyi yapıyoruz.
Başkalarını siyaha boyayarak kendi griliğimizi beyazmış gibi göstermeye çalışıyoruz.
MIŞ MUŞ
ÆRafet El Roman Hande Yener’e "Müzikte devrim sana mı kaldı" demiş.Böylece aslında kime kaldığını öğrendik.
ÆKonya’da bir kadının sağlam böbreğini alan doktor, 2 yıl önce de yanlış teşhisle bir hastanın testislerini almış.Doktoru gören organlarını kollasın!
Æİngilizler, 2 yılda Türkiye’ye gelen vatandaşlarından 69’unun öldüğünü iddia etmişler.Türkiye’nin "turizm cenneti" olduğu doğru! Direkt cennete gönderiyoruz geleni!