TELEVİZYON muhabirleri bir aydır ellerinde mikrofon çarşı pazar geziyorlar:
‘‘Eski ramazanlar nasıldı?’’
Bazen 17 yaşındaki gençlere de sordukları oluyor. Ne desin çocuklar, öyle bakıyorlar.
Son bir haftadır bayram havasına girdik, soru da değişti haliyle.
‘‘Eski bayramlar nasıldı?’’
Şu anda da açın televizyonu bakın, bir yerlerde birilerine sormaya devam ediyorlardır.
Birisi de çıkıp ‘‘İyi değildi, şimdikiler daha güzel’’ dese... Yok.
Herkes aynı fikirde: ‘‘Bayramlar bozuldu.’’
O kadar kişi yanılacak değil elbet. Demek hakikaten bozuldu.
* *Ê *
Suçlu kim peki?
Bayramın durduğu yerde bozulacak hali yok. Süt değil ki kesilsin, yemek değil ki ekşisin.
Ben suçluyu biliyorum. Suçluları daha doğrusu.
Birincisi rahmetli Turgut Özal.
Onun devrine kadar Türkiye'deki otel sayısı bir elin parmaklarını geçmezdi. Yani bayramı kırmaya niyet etseniz gidecek yer bulamazdınız. Mecburen otururdunuz oturduğunuz yerde. Gitseniz gitseniz memlekete, akrabalarınızı ziyarete giderdiniz ki o da bayramın ruhuna uyan bir davranış olurdu zaten.
Ne zaman Turgut Özal köylüyü, çiftçiyi tarlasının üzerine otel yapmaya teşvik etti ve bunun neticesi olarak otel sayısı Türkiye nüfusuna eşit hale geldi... Kimse yerinde duramaz oldu.
Neden dursunlar?
Otellerin paket fiyatlarını gördünüz mü? Ben bazen evi dağıtıp paket paket gezsem mi diyorum. O kadar ucuz.
* *Ê *
İkinci suçlu baklavacılar.
Güllüoğlu olsun, Hacıbozanoğulları olsun... Bunlar her köşebaşına bir dükkán açınça ne oldu?
Bir kere ‘‘Bayram gelecek de baklava yiyeceğiz’’ heyecanı kalmadı. İkincisi, bayramı bayram yapan, evlerde tatlı yapma faslı kapandı.
Arife gününden hamurlar açılır, şerbetler kaynatılır, bir yandan da cevizler ayıklanır dövülürdü. Şimdi uğraşana deli derler.
* *Ê *
Suçluların üçüncüsü, telekomünikasyon hizmetlerini bu raddeye getiren her kimse, odur.
Gençler bilmezler, eskiden birini telefonla aramak deveye hendek atlatmaktan daha zordu.
Şimdi gençler deveye hendek atlatmanın ne olduğunu da bilmezler tabii. Gerçi ben de bilmem ama zor bir iş olmasa neden böyle bir deyim olsun.
Uzatmayayım, memleket aşırı bile olsa, gidip büyüklerin elini öpmek, telefonda tebrik etmekten daha kolaydı.
Gün olup da bir gün, yani bugün, telekomünikasyoncular işi neredeyse ağzımızla kulağımız arasına hat çekmeye vardırınca bayramlar da bozuldu haliyle.
Vardır elbet daha birçok suçlusu. Ama sizi daha fazla tutmayayım, otelde animasyon falan vardır, kaçırmayın.
MIŞ-MUŞ
Orman Bakanı Pepe, çocuklara ‘‘Baltalar elimizde / Uzun ip belimizde / Biz gideriz ormana hey ormana’’ şarkısının öğretilmemesini istemiş.
Ne alakası var, etkilenilecek olsa, her sabah ‘‘Türküm, doğruyum, çalışkanım’’ diyerek büyüdük.
*
Bush, Erdoğan'ı resmen davet etmiş.
Davet resmi, sıfat gayri resmi.
*
Petek Dinçöz, sevgilisini fotoğraf çeken cep telefonuyla takip ediyormuş.