Kapıkule mevzuu

KAPIKULE Gümrük Kapısı’nda, işe başladıklarında hiçbir şeyleri olmayan, gümrük memurundan çaycısına kadar tamamına yakınının birkaç yıl içinde zengin olduğu ortaya çıkmış. Hemen her memurun lüks otomobili, cipi varmış, lüks dairelerde oturuyorlarmış.

Bilmiyorum, siz bunu ilk mi duyuyorsunuz...

Benim bildiğim, öteden beri birisi ‘Gümrük memuruyum’ dedi mi, ‘Hımm... Hadi iyisin’ manasına gelen bir ifadeyle bakılır yüzüne.

Herkesi birden karalayamayız tabii. Her şeyde olduğu gibi burada da kuru ve yaş odun durumu vardır elbet.

Oldum olası şaibeli işlerdendir gümrük memurluğu; fakat böyle gazetelere düşmesi ilk defa oluyor galiba.

Neden bu kadar gecikti bilmiyorum.

Her şeyin bir zamanı var belki de. Demek zamanı geldi.

E, böyle olması iyidir. Yani rüşvet, yolsuzluk, alavere dalavere durumlarının tamamının bir anda ortaya çıkmaması. Evinize tamirat için aynı anda hem muslukçuyu, hem elektrikçiyi, hem marangozu, hem boyacıyı sokarsanız eviniz yaşanmaz hale gelir. Bir kenarda yaşamınızı sürdürebilmeniz için işleri sıraya koymanızda fayda vardır.

İnşallah ne demek istediğimi anlatabilmişimdir.

***

Bu Kapıkule mevzuunda esas ilgimi çeken şey başka. Rüşvetin ‘para’ kısmından ziyade ‘kadın’ kısmına takmış bulunuyorum.

İddiaya göre Bulgaristan’dan gelenler, rüşvet yerine yanlarında getirdikleri kadınları sunuyorlarmış memurlara... Memurlar bu iş için bir de oda hazırlamışlar kendilerine.

Bakın ‘para’nın bir mazereti olabilir her şeye rağmen... ‘Hayat pahalı, memur maaşları malum’ dersiniz. Hiç savunulur bir şey değil ama netice olarak parasız selam bile alamadığınız bu devirde, parayı bastırıp ekstra hizmet ya da torpil ya da her neyse işte, alabilirsiniz diyelim. Özal bile ‘Benim memurum işini bilir’ buyurmuş, bir nevi şifahen yasallaştırmıştı durumu.

Diyeceğim, memurun genel olarak bir para kıtlığı içinde olduğunu biliyoruz. Benim anlamadığım ‘kadın’ kıtlığı da mı var?

Eskiden olsa tamam da... Şimdi etrafa bakınca bundan bol bir şey yokmuş gibi duruyor. Hatta artık buralarda neredeyse ‘kadın’dan kaçacak delik arayacak erkekler.

Hayır, bu ne iştahtır, bu ne enerjidir, bu ne kendine güvendir...

Sabah sabah mesela... İki evrak arasında koş odaya iş bitir!

O gün ‘bitirilecek iş’ de çoksa hele...

Hayır araştırmalarda hiç belli olmuyor, ona yanıyorum. Bakıyorsunuz bizimkiler Avrupalı erkeklerden gerideler.

Fakat vatandaşa hizmet(!) söz konusu olunca gayrete geliyorlar demek!

MIŞ-MUŞ

Saddam dört beden küçülmüş.

Bush ise bir karış uzadı!

*

Osmanlı mirası depolarda çürütülüyormuş.

Uydurmayın! Mevcut mirasla yetinmeyip ‘saltanat kayığı’ bile yaptık.

Ankara Altındağ Belediyesi’nin evlenenlere dağıttığı rehberde, erkeklere, geç kalkan ‘avrat’ın kapıya konulması tavsiye ediliyormuş.

Bence de iyi olur! Belediyenin rehberini kendine düstur edinmiş adamlardan kurtulmuş olur kadınlar.
Yazarın Tüm Yazıları