Formülsüz giymem abi!

Her kadının bir topuk yüksekliği varmış. Ayakkabısının yani.

Kimi alçak kimi yüksek sever değil konu. Bayağı formülle bulunuyor kişiye uygun topuk.

h=Q x (12+3s/8)

Q içinde ayrı formül var. Anlayacağınız ayakkabıcıdan önce bir ÖSS’ye hazırlık dershanesine uğrayacaksınız.

‘İdeal koca nasıl bulunur?’

‘İdeal kadın nasıl olmalı?’

Şimdi de ‘İdeal topuk’

Ben benimkini hesaplayamadım daha. Zamanında annemi dinlemediğimden fizik çalışıyorum önce. Ve mecburen, büyük ihtimalle bana denk olmayan topuklarla geziyorum ki ikide bir düşmem ondan demek. ‘36 numara ayak küçük geliyor boyuma’ diyordum ben de... Cehaletten.

Bakalım, ilerleyen günlerde formülün altından kalkmayı becerebilirsem topuğumun ideal yüksekliğini öğreneceğim.

Fakat benim esas merakım, çeşitli bağlantıları kurup bu formülü bulan, dahası buna gerek duyan adam kimdir? Nereden aklına geldi acaba?

Bir gün oturup dururken ‘Kalkıp bi topuk formülü bulayım’ der mi insan?

Gerçi düşününce pratikte zaten herkesin bir topuğu olduğunu fark ediyorum şimdi. Kaç kadına ‘Ayol nasıl duruyorsun bu topukların üzerinde?’ diye sormuşumdur. Onlar da benim şaşırmama şaşırmışlardır. Ama öyle böyle değil topuklar... Ayakkabıyı giymemişler üstüne binmişler adeta. Demek formülden önce içgüdüyle bulmuşlar ideal topuklarını.

İğne topuklu ayakkabıyla sabah yürüyüşüne çıkanı bilirim mesela. Ben bunu hep Türk kadınının nerede ne giyeceğini bilmemesine bağlardım. Meğer bu da içgüdü olayıymış. Düz lastikle yürüse düşecek.

Bakalım daha nelerin cahiliyiz.

Yarın bakarsınız her kadının ideal göğüs büyüklüğünün formülünü bulurlar. Şimdilik silikonu bir taktırıp bir çıkarttırarak, deneye yanıla el yordamıyla doğruyu bulmaya çalışıyor kadınlar. Zor tabii. Masraflı da. Halbuki bir hayırsever bilimadamı çıksa, göğüs başının yerden yüksekliğiyle iki göğüs arasındaki mesafeyi dört işleme tabi tutsa...

Bakın böyle işler piyasayı da canlandırır. Şimdi herkes ‘Bu benim topuğum değil’ diye bütün ayakkabılarını atacak. Elde formül yallah çarşıya...

Göğüs olayı deseniz keza. Kadın kısmı bir kere öğrendi mi göğsünün formüle uymadığını, dün kalkmış olsa ameliyat masasından vız gelir.

Yazıma son verirken, her yerinizin ideal olmasını dilerim. Formülünüz çok olsun.

Elimiz elimiz üstünde bekliyoruz

‘Seçimden sonra...’

‘Hele şu seçim geçsin bir...’

‘Dur bakalım, şu seçimi atlatalım...’

Bitiyor neyse yarın. Fakat bizde seçim biter bahane bitmez. Bayramı var, ramazanı var, yılbaşısı var, vergi ayı var, üç ayları var... Hiçbiri olmazsa yazı, kışı var.

Annemin yazı kışı çok ünlüdür mesela... İstanbul’a gelmek için ya havaların ısınmasını bekliyordur, ya serinlemesini. Gelmeye gönlü yok zira. Milletçe iş görmeye gönlümüzün olmadığı gibi.

Şimdi bakalım sırada ne var... Çalışmamızı, buluşmamızı, gelmemizi, gitmemizi, eğlenmemizi, alışverişimizi ertelemeye sebep... Pazartesiyi iple çekiyorum.

Takvime baktım Kütüphane Haftası’ymış önümüzdeki hafta. Benden hatırlatması... ‘Şu Kütüphane Haftası geçsin hele bir...’ diyebilirsiniz başınız sıkıştığında.

Daha da iyisi, yarın gece saatler 1 saat ileri alınıyor. Bir müddet yeni saate alışma süresinin atlatılmasıyla idare edilebilir.

Allah dağına göre kar verirmiş... Çok meraklısı olduğumuz, el el üstünde bekleme durumuna sebep olacak bol miktarda bayramımız, seçimimiz, şuyumuz buyumuz var çok şükür.

MIŞ-MUŞ

Erbakan’ın oğlu CHP’yi övmüş.Ey politika, sen nelere kadirsin!

Daha önce defalarca ayrılıp barışan Doğulu-Kazaz çifti bu defa kesin olarak ayrılmış.

Alıştıra alıştıra ayrıldılar.

Mars’ta tuzlu deniz varmış.Bizimkiler bir de sidikli havuz yaptılar mı turizm patlaması için eksiği kalmıyor.

İstanbul’un taşı toprağı sorunmuş.Bir şey değil, Erdoğan’ın tavsiyesiyle taşı sıkmaya kalkan gençlere olacak yine olan.

Gül, Kıbrıs konusunda umutlu ama kaygılıymış.

Kıbrıs’ta bir de umutsuz ama kaygısız olan biri var.

Rakıya zam üstüne zam geliyormuş.E, bu devirde gül suyuna zam üstüne zam yapacak değiller.
Yazarın Tüm Yazıları