15 yılın sonunda evlilikleri bitme noktasına gelmiş, mahkemelik olmuşlar.
Gerçek sebep nedir bilinmez fakat basına yansıyanı ve eş durumundaki hanımefendinin iddiası, "öteki kadın"ın varlığı.
Buraya kadar her şey normal bana göre.
Birincisi, nihayetinde bir yabancıya ayrılmış 15 yıl az değil şu kısacık ömürde.
İkincisi, ilerideki kuşaklara bu devir insanını anlatmak icap ettiğinde, en uygun, en kısa, en net tarifin "Her şeyden çok çabuk sıkılırlardı" demek olacağını da hesaba katarsak...
E, "öteki kadın" deseniz, o artık neredeyse evliliklerin olmazsa olmazı.
Dediğim gibi buraya kadar bir tuhaflık yok. Aslında bundan sonrasında da yok. Benim gibi birkaç "karı boşamanın kolay geldiği bekár" dışında herkes için hadise normal seyrinde devam ediyor.
Bakın mesela söz konusu hanımefendi, eşi ve de ünlü bir haber spikeri olan "öteki kadın" için neler söylüyor...
"O daha çoook bekler."
"Kocam şu anda bir devre geçiriyor."
Nasıl? Tam bir "klasik" değil mi?
Sonra, "Benim için en önemli şey kızımın ruhsal sağlığı. Bu yüzden önümdeki süreci kullanmayı düşünüyorum" diyor.
"Bir bakarsınız her şey eski haline dönmüş. Olmayacak dediğiniz bir bakmışsınız olmuş" diyor...
"Evli bir adamla birlikte olan kadına toplumda yuva bozan kadın mı, metres mi diyorlar bilemiyorum" diyor.
"Boşanmayı kesinlikle düşünmüyorum" diyor...
"Bu dava yıllarca sürecek" diyor...
"Biz görüşmeye devam ediyoruz" diyor...
Diyor da diyor.
Yalnız o değil, hemen hemen bütün aldatılan kadınlar benzer şeyler söylüyor.
Onlar söylüyor, biz yazıyoruz. Yıllardır.
"Sizi istemeyeni siz de istemeyin" diyoruz...
"Onu cezalandırırken kendi hayatınızı da mahvediyorsunuz" diyoruz...
"Sizin yaptığınız ’ev yansın fareler de yansın’ saçmalığıdır" diyoruz...
"Kimin kimi ayarttığı ayrıntıdır, kocanız gitmiştir, önemli olan budur" diyoruz...
"Geri dönse her şey eskisi gibi olacak mı?" diyoruz...
"Yıllarca mahkemede hesaplaşıp duran ana-baba, çocuklarınız için, boşanmış ana-babadan daha mı az yaralayıcıdır?" diyoruz...
"Siz de çok geç olmadan kendinize yeni bir yol çizin" diyoruz...
Fakat ben artık demiyorum.
Vazgeçtim.
Çünkü anladım ki yaptığımız "abesle iştigal"dir.
Anladım ki aldatılan bir kadından mantıklı davranışlar beklemek, bir kedinin insan gibi konuşmasını ya da ne bileyim ağacın kökünün tepede, dallarının toprağın altında olmasını beklemek gibi bir şeydir.
Vazgeçtim ben. Bırakıyorum, dağınık kalsın!
MIŞ-MUŞ
Erdoğan, Baykal’a "Sen dinden ne anlarsın" demiş.
Baykal’ı bilmeyiz ama sizin ne anladığınızı gördük hepimiz.
Çipura ve lüfer 2050 yılında bitecekmiş.
Bizim gibi millete söylenir mi bu? Stok yapacağız diye yarın kökünü kuruturlar vallahi!
İnsanlar için ısmarlama yedek parça dönemi başlamış.
Hediye paketi de yaparlar mı acaba? Hani olur ya beyin gönderesi gelir insanın birilerine...