Paylaş
- Azmiye, pencerede bekleyeceğime havaalanına gidip karşılayayım diyorum.
- Git, ama dikkat et düşme.
- Daha neler, ben öyle zırt pırt düşen adam mıyım Azmiye? Bakma o gün ayağım takıldı.
*
- Welcome. Nassınız eyi misiniz Bay Clinton?
- What?
- Eyisiniz eyisiniz.
- .......
- Buyurun, bizim fakirhaneye gidelim, Azmiye bizi bekliyor.
*
- Azmiye, biz geldik. Bak Hilary hanım da gelmiş. Hanımkızımızı da getirmişler.
- Ayol bu adamın yüzü yanmış. Hatırlar mısın muhtarın oğlu kaynar kazana düştüydü de kolu budu bunun gibi olduydu.
- Sus Azmiye, ağzımızdan her çıkanı tercüme ediyorlar bunlara. Hem adam yanık manık değil, Amerikalı.
*
- Nereye gitti bunlar?
- Anıtkabir'e gittiler, defteri imzalayıp gelecekler.
- Yağmur da var, keşke defteri buraya getirtseydik. Ayıp oldu.
- Saçmalama Azmiye.
- Kızlarında bi tuhaflık var bunların, devamlı gülüyo.
- Tembihli o. Siyasetin bi parçası da halka ailecek sevimli görünmektir Azmiye.
- Biz niye gülmüyoruz öyleyse?
- Onların şeyi şeyine denk. Biz öyle miyiz? Felaketten başımızı alabildik mi? Hem benim halkım fazla gülenden hazzetmez. Biliyosun Tansu cenazeye de düğüne gittiği mütebessim suratıyla giderdi; bak şimdi esamesi okunmuyor.
*
- Kadının rüküşlüğünü gördün mü? Yanında bi tayyör bile getirmemiş. Ana kız yataktan kalkınca giyiyorlar kara mantolarını, giyiş o giyiş, akşama kadar üstlerinde. Bi manto bi şemsiyeyle geçirdiler günlerini.
- Sadelikten o Azmiye. Uzaktan ikinize baktım, onun dudağında boya var mı yok mu belli değildi. Seninkiler kızılcık şerbeti içmiş gibi duruyordu. Fevkálade mütevazı kadın, şemsiyesini bile kendi taşıyo.
- Sen bana evin içinde bile pantolon giydirmiyosun, o resmi geziye pantolonla geldi.
- Sen şişmansın, pantolon eyi durmaz sende.
- Sen benden daha şişmansın, sende de eyi durmuyo.
- Azmiye, Azmiye!
*
- Ah Azmiye, ne vardı adam tam Türkiye-Amerika münasebetlerinden bahsederken lafını kesip de beğendili kebabın tarifini verecek? Soran oldu mu sana?
- Oldu tabii. Hilal Hanım sordu. Lisanı olmadığı için bi önündeki tabağa bi bana baktı, ben hemen anladım ne demek istediğini.
- Bi kere onun adı Hilal değil, Hilary, bu bir. İkincisi, tercümanı şaşkına çevirip ‘‘İki ülke halkının sırt bölgelerinden hazırlanan etler kısık ateşte pişirilerek Türk-Amerikan ilişkisinin 150 yıllık geçmişine tuz biber ekilmiştir’’ dedirttin. Üçüncüsü, fevkalade ayıp ettin Azmiye.
*
- Azmiye'm niye küstün bana? ‘‘Hilary hanım aydın kişiliği ve zerafetiyle ülkenin haklı gurur kaynağıdır’’ deyişim lafın gelişiydi. Ona bakarsan Clinton da ‘‘Her ihtiyacınızda yanınızda olacağız’’ dedi. Olacağından mı? Azmiye, ‘‘beylik laf’’ diye bi şey vardır, bilmen mi? Şimdiki gençlerin ‘‘geyik’’ dediklerinden.
- ........
- Bak sana bi dedikodu. Kızları var ya kızları; gitmiş Samanpazarı'ndan iki şamdan, bi semaver, bi de bizim eşeklerin sırtına koduğumuz kıl heybelerden almış, parasını ödememiş. Esnaf haber salmış, ‘‘Bunun parasını kimden alcez?’’ diyolarmış.
*
- Ben ne bileyim iki Limuzin olduğunu? Kapılar açıldı içinden çıkanı Clinton zannettim.
- Azmiye, adamın neresi Clinton'a benziyordu? Bi kere zenciydi.
- Şimdi sprey boyalar var, her renge giriyo insan. Bize şaka yapmak için boyandı sandım. Hiç doğru durduğu yok ki, ya dilini çıkarıyo, ya burnunu tutuyo. Bunu da yapar mı yapar dedim.
- Koskoca devlet başkanı dünyanın öbür ucundan buraya bizi güldürmeye mi geldi Azmiye? Çok rica ederim, yapma böyle şeyler.
*
- Clinton'un işimi fevkalade zorlaştırdı Azmiye. Artık daima basına el sallamam lazım. Bi de çadır çadır gezip kucakta bebek hoplatılacak.
- Aman istemem, üstüne pislerler.
- Ne o senin elindeki?
- Yanık ilacı. Kendim yaptım, katı yumurtanın sarısını tavada tahta kaşıkla eze eze yağını çıkarttım.
- Ne olcek o?
- Clinton'a vericem. Akşamları yatarken yüzüne sürsün, bir haftaya o haşlanmışlığından eser kalmaz.
- Azmiye ben sana adam kendinden kırmızı demedim mi?
- Bana bak bunları ne diye konsere monsere götürüyosun? Memleketlerinde konser ibadullah. Kumkapı'ya götürelim bi güzel eğlensinler. Masada dansöz de oynatırız.
- Benim de aklıma geldi Azmiye, ancak adam rahat durmaz. Önünde seçimler var başını yakmayalım. Amerikan halkı Monica'yı yeni hazmetti, üstüne bi de dansözü kaldıramaz.
Mış muş köşesi
Işıkara, ‘‘Ben manyak mıyım?’’ demiş.
Şimdiden bir şey söylemek mümkün değil. 30 yıl içinde belli olur.
İnternet Mahir'in gözü Hollywood'daymış.
Hollywood'un gözü de Mahir'de. Hilkat garibesi rolü için daha uygun birini bulamamışlar.
Yeni bir gezegen tespit edilmiş.
Bu demektir ki deprem olmayacak. Bu dünyada milyonlarca yıldır orada olan gezegeni görmemiş bilim adamları varsa, Marmara'da fay hattı olmadığı halde var zanneden bilim adamları da vardır.
Dünyadaki kışa dayanıklı çadır stokları tükenmiş.
Duydunuz deprem efendi!
Paylaş