Bu işler zor işler

BAZI insanların bazı hataları yapmaya hakkı yoktur.

Mesela konservatuvar mezunu bir tiyatro oyuncusu Türkçe'yi yanlış kullanamaz. Vurgulama ve telaffuz hatası yapamaz, kelimeleri birbirine karıştıramaz.

Ama oluyor maalesef.

Geçenlerde tiyatro kökenli bir şovmenimiz televizyonda kumar tutkusuyla ilgili bir soruyu cevaplarken, ‘‘Oynadım ama hiçbir zaman ifrata kaçmadım’’ diyemedi bir türlü.

‘‘İfrat’’ yerine önce ‘‘ifşaat’’ dedi, birkaç cümle sonraysa ‘‘ifrazat’’. Bilmiyorum belki üçüncüde bulmuştur ‘‘ifrat’’ı ki, bulmuş olma ihtimali yüksek. ‘‘İfşaat’’ta ısrar etmeyip ‘‘ifrazat’’a dönmesi yanlışı fark edip doğruyu arama yoluna girdiğini gösteriyor zira.

Ayrıca bilmeyecek adam da değildir. Ama konuşurken oluyor. Bir an doğru kelimeyi bulamama, dil sürçmesi... Hepimiz yapıyoruz.

Ne var ki hoş görülmüyor işte.

* * *

Yazarken hata yapmak daha vahim tabii.

Mazereti yok çünkü. Düşünecek, dikkat edecek, sorup soruşturacak, açıp bakacak, dönüp kontrol edecek zaman var.

Hálá hata varsa yanlış biliniyor demektir. Ve yanlış bilen o kadar çok kişi var ki, işi yazı yazmak olanların içinde. Hem de yapılan hatalar ‘‘Bu kadar çatlak su kaçırmaz’’ değil, ‘‘A, bu kadar da olmaz artık’’ dedirtecek cinsten.

Ama ben dil ustası değilim. Şimdi kalkıp da ‘‘Mesela falanca şunu yanlış yazdı’’ demeyeceğim. Kimbilir ben ne hatalar yapıyorumdur. ‘‘Dinime küfreden bari Müslüman olsa’’ derler sonra adama.

* * *

Lafa Türkçe'den girdiğime bakmayın, çıkışım başka yerden olacak. Psikolojiden.

Bu yazma işi bende psikolojik baskı oluşturmaya başladı.

Neden?

Kendimi yazdıklarımın arkasında durmak zorunda hissetmemden.

Misal, 4.5 senedir ‘‘Evlilik matah bir şey değildir’’ deyip durmuşum şu köşede, şimdi evlenmeye kalkabilir miyim? Bütün taliplerimi geri çeviriyorum mecburen.

Sonra habire birilerini, bir şeyleri eleştirmiş, ayıplamış, tiye almıştım. Ben de aynı hataları yapıp ‘‘Ele verir talkını kendi yutar salkımı’’ mı dedirteyim?

E, bütün bunlar stres yaratıyor haliyle. Gerçi fena bir şey değil. Mükemmel bir insan olmama az kaldı zira. Sırf okurumu hayal kırıklığına uğratmamak için tutarlı, dirayetli, sevgili, saygılı, insaniyetli, adil, dürüst biri olma yolunda hızla ilerliyorum.

‘‘Değil miydin?’’ diyeceksiniz şimdi.

Siz ne zannediyorsunuz bizleri?

Ekonomi yazanı ekonominin kurdu, siyaset yazanı siyasetin kurdu mu?

‘‘Aşkı yazan iyi sevişir’’, ‘‘Hayatı yazan her şeyi aşmıştır’’ mı bellediniz?

Herkesi akla ve mantığa davet eden, akıldan ve mantıktan çatlıyor mu yani?

Yok böyle bir şey. Biz tribünden maçı seyrederken her şeye maydanoz olan seyirci gibiyiz. İndirin sahaya o çok bilmiş seyirciyi, kaleye bakıp ‘‘Nerede bu kelebek ağının sapı?’’ der.

* * *

Diyeceğim şu:

Bu işler zor işler.

Sokağa tükürülmeyeceğini bilmek yetmiyor. Tükürmeyeceksin de aynı zamanda.

Bir de Türkçe 10 üzerinden 8 olacak hiç olmazsa. 7 kurtarmaz.

Lakin biz de insanız.

A, girdiğim yerden çıkmak kısmet oldu yine.


MIŞ-MUŞ

Cem, ‘‘Çok iyi başbakan olacağım’’ demiş.

Rüyalar gerçek olsa...

*

Demirel, ‘‘Kahraman falan aramayın’’ demiş.

Keşke bunu seneler önce de söyleseydi.

*

Tayyip Erdoğan, Halis Toprak'ın fabrikasında bazı batık bankaların sahipleriyle buluşmuş.

Stajyer başbakan.
Yazarın Tüm Yazıları