UZUN yolda ne yapacaksınız... Ha bire tabela okuyor insan.
‘‘Halil'in Yeri kendi yerinde!’’
‘‘Kestane şekeri Cenk'in içinde!’’
‘‘Kurtul’’, az sonra ‘‘Kurtul!’’
Tabela yoksa öndeki kamyon var.
‘‘Bu cilve kime güzelim?’’
Bir iki sollamadan sonra bir başkası...
‘‘Yavaş ol, çarpacaksın!’’
Bir tane daha...
‘‘Arzular şelale.’’
Önce okuyup geçiyordum sonra baktım olmayacak... Yollarda heba olup giden bir ‘‘edebiyat’’ var. Bunun kayda geçmesi lazım. Aldım káğıdı kalemi elime, düştüm kamyonların peşine. Biraz önce ‘‘Aman bu kamyonlar’’ derken ‘‘Ne olur bi kamyon daha’’ diye aranmaya başladım.
İşte not ettiklerim...
‘‘Bastırdım geliyorum’’
‘‘Arkamdan gel’’
‘‘Bekle beni’’
‘‘Adresi ver yeter’’
‘‘Uçuyorum’’
‘‘Ah be güzelim’’
‘‘Üzme beni’’
‘‘Atla gel dedin, geliyorum’’
‘‘Gözleri ömre bedel’’
‘‘Görünce áşık oldum’’
‘‘Sana gelen yollar rampa aşağı’’
‘‘Gide gide varamadım’’
‘‘Gönül seni ister’’
‘‘Sabır... Nereye kadar’’
‘‘Pazara kadar áşığım’’
‘‘Açılın yoldan’’
‘‘Sen orada, ben yolda’’
‘‘Peşimi bırak’’
‘‘Arkamda mısın?’’
‘‘Dağbayır, yüreğim cayır cayır’’
‘‘Düş peşime’’
‘‘Taş kalplim’’
‘‘Yüküm ağır’’
‘‘Naz etme’’
‘‘Memleket Ağrı’’
‘‘Vermediler, kaçırdım’’
‘‘Gece gündüz, yol dümdüz’’
‘‘Gidiciyim’’
‘‘Adını yollara kazdım’’
‘‘Kul kaderini yaşar’’
‘‘Üzdüğün yetmedi mi?’’
‘‘Bir bilsen’’
‘‘Deli etme’’
‘‘Gir gönlüme’’
‘‘Kim korkar yoldan?’’
‘‘Düşe kalka büyüdük
Dura kalka gidiyoruz’’
‘‘Ne olurdu sevseydin’’
‘‘Sollama, sollarım’’
‘‘Bu kamyon geçilmez’’
‘‘Kapında köleyim’’
‘‘Çöz beni’’
‘‘Bu yollar benden sorulur’’
Ne diyeyim, saygıyla eğiliyorum vallahi. Bir dakika... Bir tane daha var...
‘‘Ben yolların, sen gönlümün Fatih'i.’’
MIŞ-MUŞ
Televizyonlar telefon, telefonlar kumanda olacakmış.
Teknoloji rotasyonda!
Madeni Euro alerji yapıyormuş.
Yokluğu bir dert, varlığı yara.
Göktaşı, dünyaya teğet geçmiş.
Felaket tellallarına göre 28 Mart'ta Türkiye'ye çarpacak.