Arabamıza, traktörümüze, kamyonumuza binmiş, doğru yolumuzda giderken(!) gelip canımızı alanın "trafik canavarı" olduğunu biliyoruz da bu her sene Şile’de boğularak can vermemize neden olan canavarın adı ne?
"Van Gölü Canavarı" gibi bir şey bu da belki.
Canavarlar mafya gibi aralarında paylaştılar zahir... "Van senin, Şile benim."
Gerçi trafiğin dışındakilere bir isim takmadık ama için için biliyor ve inanıyoruz ki bizim dışımızda bir suçlu mevcuttur!
Yıllardır yüzme bilenleri bile yuttuğunu duyduğumuz azgın dalgalı denize yüzme bilmediğimiz halde girmek, bir damlacık çocuklarımızı sokmak mesela...
Bizim suçumuz değil!
Olsa olsa devletin suçudur!
Ki koşa koşa gelip belimize ördekli can simidi takmamıştır!
Hain devlet!
Ya da girilmesi yasak olan bölgelere tabela dikmekle yetinmiştir.
Üç-beş psikolog koymaz oraya ki halka oralardan denize girmemesi yönünde telkinde bulunsun! Tek tek konuşa konuşa ikna etsin ısrarcıları!
Ya da ne bileyim, yok mudur şu dalgaların boyunu küçültecek bir yetkili?!
* * *
40 cankurtaran, 4 zodyak bot, 4 ambulans, 4 doktor hizmet veriyormuş Şile’de.
Herkesin yanına birer cankurtaran verilmeli! Refakatçi olarak.
"Damsız girilmez" gibi bir nevi, cankurtaransız girilmesin!
Doktor atanacak yerler kapsamına da alınabilir denizin kıyısı.
Görev yeri: Şile sahili.
Hatta her derde deva askerimiz ne güne duruyor?
Kıyıya bir kolordu kurulabilir!
Ne diyeyim...
Trafik polisini geçtikten sonra emniyet kemerini çözen insanlarız biz.
Allah bilir çaktırmadan el işareti yapan da vardır kemeri çözerken. Sanki "gelir vergisi"dir "emniyet kemeri"... Karşı tarafı nasıl kandırıp atlattığımıza seviniyoruz.