BİR ‘‘ALDATILMA’’ ÖYKÜSÜ

Pakize SUDA
Haberin Devamı

Hayatının bir döneminde sevdiği erkek tarafından aldatılmamış tek bir kadın var mıdır? Hiç sanmıyorum. Yalnızca bundan habersiz olanlar vardır. Bu satırların yazılmasına neden olan arkadaşım bu acıyı yaşayan ne ilk ne de son kadın. Ancak herkesin başına geliyor olması acısını hafifletmiyor tabii. Buna hazırlıklı olunamıyor. Tıpkı ölüm gibi gerçek ama hiç beklenmeyen bir gerçek.

***

Kocasıyla tanıştıkları günü hatırlıyorum. Ben tanıştırmıştım. Sonra sevdiler birbirlerini. Bütün sevgililer gibi sonsuza kadar süreceğine inandılar. Kimbilir birbirlerine ne yeminler ettiler ne sözler verdiler. Buluşmalar yetmez oldu, sevgilerini saatlere sığdıramadılar. Ve evlendiler. 14 yaşında bir oğulları var şimdi.

Sohbetlerimiz sırasında söz evlilikten açıldı mı, sorardı arkadaşım, ‘‘Acaba beni aldatır mı günün birinde?’’ Ben nedense çok güvenirdim kocasına, ‘‘Herkes yapar, seninki yapmaz’’ derdim. Fena yanılmışım, yaparmış meğer. Hem de öyle bir gecelik bedensel aldatmalar değil. Bir senedir yüreğiyle aldatırmış meğer.

***

Kadınların sezgileri kuvvetlidir ya, önce bir şeyler sezdi, sonra gözleriyle gördü. Bunun için pek de çaba harcamasına gerek kalmadı. O kadar tedbirsiz davranmış ki kocası. Neredeyse insanın aklına bunu özellikle yaptığı gelecek. Değil tabii ki. Sebep kaşarlanmış bir çapkın olmayışı. Her şeyi eline yüzüne bulaştırması bu yüzden.

***

Her şeyi öğrendiği an beni aradı. Sesi çok kötüydü. ‘‘Hemen atla gel’’ dedim. ‘‘Şimdi gelemem, ona kahvaltı hazırlayacağım’’ demez mi! Böyle bir zamanda bile kocasına kahvaltı hazırlamayı ihmal etmeyen bir kadın. Ben olsam çoktan kahvaltıda bardağına koymak yerine, çayı demliğiyle başından aşağı boca etmiştim.

Kahvaltı faslından sonra geldi. Durum şüpheye yer bırakmayacak kadar açıktı. Arkadaşımda gün boyunca öfkeyi, üzüntüyü, nefreti, sevgiyi, isyanı gördüm. Bir ‘‘acı’’ya şahit oldum. ‘‘Ölümden beter’’i, ‘‘dünyanın sonu’’nu gördüm.

Ne yapabilirim? Ne söyleyebilirim?

Üzülme, ağla açılırsın, ağlama değmez, sabret,gelip geçicidir, hoşgör, boşver, kahretsin, sen de aldat, bütün erkekler böyledir, hemen boşan,sakın boşanma,affet, sakın affetme, herkesin başına gelebilir.

Değişen ruh durumuma göre bunlardan herhangi birini söylüyorum. Hepsi havada asılı kalıyor. Beni duymadığını biliyorum.

Buna katiyen dayanamam.

Benim gibi kadına yapılır mı?

Hiçbir şeyini eksik etmedim,

Bana da ne mektuplar yazmıştı!

Ben aynı şeyi yapsam ne yapardı?

Hemen boşanacağım.

Asla boşanmayacağım.

O kadında ne buldu?

Kocamı seviyorum.

Hır çıkarmak bana yakışmaz.

Sessizce aradan çekilmeliyim.

Çocuğumuz var.

Bu kadınlar ne isterler evli erkeklerden?

Bunu yanına bırakmayacağım.

Ona yardımcı olmalıyım.

Bu ‘‘gel-git’’ler içerisinde olan yalnız o mu? Öteki kadın da benzer durumdadır mutlaka.

Ben ne yapıyorum?

Ama seviyorum.

Ya ileride beni de aldatırsa?

Hemen ayrılmalıyım.

Ondan vazgeçemem.

Karısıyla ilişkisinin bittiğini söylemişti.

Yapmamam lazım.

Ama beni seviyor.

Çocuğu var.

Allah'ım ne şanssızım.

Acaba boşanır mı?

***

Bence ne o ne öteki, en zor durumda olan ‘‘erkek.’’ Bir yanda bir zamanlar aşık olduğu karısı, çocuğu, vazgeçemediği alışkanlıkları, bir yanda önüne geçemediği kalp ağrısı. Ne zordur tercih etmek. İçinizden bir ses ‘‘Hayat kısa’’ der, ‘‘Dilediğin gibi yaşa.’’ Bir başkası, ‘‘Bunca seneden sonra, olacak iş mi?’’, ‘‘Karım bunu hak etmedi ki’’, ‘‘Hem herkes ne der?’’

Bakalım hangisi galip gelecek. Sizi haberdar ederim.

***

Sayın

Çırağan Palace Hotel Kempinski-İstanbul

Yöneticileri,

Geçtiğimiz cumartesi günü yayımlanan, otelinizde gerçekleşen bir yemeği konu ettiğim ‘‘Bir Yemeğin Anatomisi’’ başlıklı yazımın sizleri çok üzdüğünü bildiren faksınızı aldım. Haklısınız tabii. Biri çıkıp benim için ‘‘Yazıları bir şeye benzemiyor, sakın okumayın’’ dese ben de üzülürüm; hatta yataklara düşerim.

Halkla ilişkiler müdür yardımcınız Sayın Serra Söğütlügil'in söylediğine göre, daha önce de bazı şikayetler aldığınız, benim ‘‘çeşme suyu’’ dediğim su, markası olan bir suymuş. Doğrudur. O halde, o firmanın, otelinizin ismini karalamasına engel olmanız gerektiği düşüncesindeyim. Ben araştırmacı gazeteci değilim. Su klor kokuyorsa kokuyordur, derinine inemem. Yemek servisindeki gecikmelerle ilgili mazeretinizi aynen yayımlıyorum: ‘‘Organizasyonlarda, sizin de bildiğiniz gibi otel ve organizasyon sahibi kişi ya da kuruluş karşılıklı bir anlaşma yaparlar ve tüm hizmetler bu anlaşma gereği yerine getirilir. Bu hizmetlerin içine yazınızda bahsettiğiniz yemek servis saatleri, konuk konuşmacıların kürsüde olduğu süre içinde servis yapılıp yapılamayacağı gibi detaylar da girer. Bu nedenle sözkonusu şartların otelimize mal edilmesi konusunda çaresiz kalıyoruz.’’

Şunu hemen belirtmek isterim. Çırağan Palace, bütün röportajlarımı gerçekleştirdiğim, defalarca davetli olarak değil, gönüllü olarak gidip yemek yediğim, çok hoşlandığım bir mekandır. O yazı sadece o geceyi hicveden bir yazıydı. Unutmayın, mizahta daima abartı vardır. Hiç kimsenin yazılanları otelin tamamına ve tüm hizmetlerine mal ettiğini sanmıyorum.

Sevgilerimle.

P. SUDA

Mış muş köşesi...

l Fethullah Gülen'in Türkiye Cumhuriyeti'ne yönelik gerçek düşüncelerini ortaya koyan kaset Ankara'da şok yaratmış.

Benim bildiğim ‘‘şok’’ beklenmedik olaylar karşısında yaşanır. Korkarım Ankara bir zencinin çıkıp da ‘‘Ben zenciyim’’ demesine de şok olur.

l Kenan Evren, ‘‘Demirel yeniden seçilmeli’’ demiş.

‘‘Eski dost düşman olmaz’’ diyen atalarımızın torunu olarak bu söze ‘‘Eski düşman, düşman kalmaz’’ı ekliyorum.

l Melonotan II adlı bronzlaşma ilacının cinsel duyguları artırdığı tesadüfen ortaya çıkmış.

Neye niyet, neye kısmet. Sen kumda sırtüstü yatmaya niyetlen, yatakta yüzükoyun yatacak duruma gel.

l Umman Sultanı Kabus Bin Said, İtalya'ya giderken 11 ton çikolatayı hediye götürmüş.

Bu tatlı adama ‘‘Kabus’’ diyenler utansın.

l Geçtiğimiz günlerde en küçük oğul Edward'ın evlenmesiyle Kraliyet Ailesi'nin düğünleri son bulmuş.

Olur mu hiç, sırada Charles'tan başlayarak ikinci tur düğünler var.



Yazarın Tüm Yazıları