Bekir Coşkun’un, Abdullah Gül için "Benim cumhurbaşkanım değil" demesine "Beğenmeyen gider" diye karşılık vermekle hakikaten hayırlı bir iş yaptı.
Başta Hürriyet olmak üzere birçok gazete, köşe yazarları harekete geçti, herkes sahip çıktı Bekir Coşkun’a.
İnsan her zaman ister sevildiğini, kollandığını görmeyi. Ama bazen daha çok ister. Bekir Coşkun da son günlerde okurun desteğine rağmen kendisini yalnız hissediyordu, eminim.
Hızır gibi yetişti Başbakan.
Yalnız olmadığını gördü Bekir Coşkun.
Ona da, sevenlerine de iyi geldi bu.
Herkes birbirinden cesaret buldu, çığ gibi büyüdü destek.
"Cesarete ihtiyaç mı vardı?" diyeceksiniz...
Evet vardı.
Bazen oluyor maalesef.
İlk defa klasik müzik konserine giden biri eserlerin yabancısı olduğundan başladığı bittiği yeri tam kestiremez, alkışlamak için başkalarını bekler. Sap gibi ortada kalmamak için.
Evet durum böyleydi biraz.
Önce "yukarı", sonra etrafa bakıldı ve kalemler oynatıldı.
"Başbakanımız bin düşünüp bir söyleyen biri değil ki" demedi kimse.
Aslında o türlüsü, yani dediğinin üstünde hiç durmamak daha acıtıcı olabilirdi. Bırakın Başbakan’ı, hepimiz için en acısı dikkate alınmamak değil midir?
Ama biz onu dikkate aldık ve hatta belki de biraz fazlaca tepki gösterdik.
Çünkü önceden alınmış bir yaramız vardı. İki yara üst üste geldi.
Emin Çölaşan’da eksik kalmıştık, Bekir Coşkun’da iki kere bağırdık.
İki olayın birbirinden tamamen farklı olduğunu düşünebilirsiniz. Ama çok uzaklarda bir yerde birbirine değdiği bir nokta yok mudur?
Tamam, bir kurumla bir çalışanın yollarının ayrılması gayet doğaldır...
Tamam, basın tarihinde onlarca, hatta yüzlerce örneği vardır...
İşte şimdi eksik kalan bir şeyleri Bekir Coşkun üzerinden tamamlıyoruz gibime geliyor. Onun için sesimiz fazla çıkıyor.
* * *
Yazı burada bitti aslında. Fakat Başbakan’ın "Beğenmeyen gitsin" derken "Bekir Coşkun’u değil, bu zihniyette olanları kastettiği" açıklamasını duyunca aklıma bir fıkra geldi.
Kamyonuyla pazar yerine girip onlarca insanın ölümüne neden olan Temel’e "Bir kişiyi ezecekken neden direksiyonu pazara doğru kırdın?" diye sormuşlar. Temel, "Baktım o da pazara gidiyordu" demiş.
MIŞ-MUŞ
Kadınların aldattığı boşanmalar artmış.
Körle yatan şaşı kalkar.
"Prenses Diana doktorundan hamileydi" iddiası ortaya atılmış.
Kadıncağızın öykü kadar kısa hayatından beş cilt roman çıktı.