Paylaş
Eleştir, yargıla, tiye al... E biraz da öneri getirmek lazım. Memleketin benim gibi beyinlere ihtiyacı var (!) Buradan hareketle bugün köşemi bu faydalı iş için kullanacağım.
*
Halk arasında ‘‘Demokrasi iyidir, bizim parti kazanırsa’’ şeklinde yerleşmiş siz ‘‘Veri iyidir, benim tezime uyarsa’’ şeklinde değiştirilsin; TPAO'nun hazırladığı, fay hatlarını gösteren haritayı beğenmeyen bilim adamlarına ithaf edilsin.
*
‘‘Bu veriler kaka, ödenek verin Marmara'nın dibine bir de ben bakayım’’ diyen bilim adamlarından mal varlığı bildirimi istensin. Ne olur ne olmaz.
*
17 bin kişinin öldüğü depreme ‘‘Çok yakışıklı depremdi’’ diyen bilim adamı sismik boşluğun tam göbeğinde ikamet ettirilsin. Gerekirse zor kullanılsın.
*
Emniyet kemeri takmayana nasıl ceza kesiliyorsa, evini depreme dayanıklı hale getirmeyene de kesilsin. Can arabada can da, eve girince canan mı?
*
Fay hattı İstanbul'la, Yalova'nın tam ortasına kaydırılarak adalet sağlansın. Bu iki ilin fay hattına uzaklıkları tehlike arz ediyorsa İstanbul biraz kuzeye, Yalova biraz güneye çekilsin.
*
‘‘Yeter ki benim dediğim çıksın, büyük deprem olsun; enkaz altında kalmaya razıyım’’ zihniyetindeki bilim adamlarını Allah utandırsın.
*
Televizyonlardan ha bire ‘‘korkuyla başa çıkamıyorsanız bize başvurun’’ çağrısında bulunan psikologlara ‘‘Vizite ücretinden n'aber?’’ denilsin.
*
Bundan böyle hiçbir meslek yabana atılmasın. 16 Ağustos günü yer bilimcilerin kral olacağı kimin aklına gelirdi?
*
Ellerinde yeterli veri olmadığından şikáyet edenlere, ‘‘Veri üniversitedeki odanızın kapısını çalıp 'Ben geldim' diyemezdi, kaçınızı kaldırıp peşine düşseydiniz’’ denilsin. İlaveten 17 Ağustos'tan önce neyle iştigal ettikleri sorulsun.
*
Deprem olacaksa hemen olsun ya da sonsuza kadar sussun.
*
30 yıl sonunda, beklenen büyük deprem olmazsa, Prof. Şengör'ün yakasına yapışılsın. Yapışılmakla kalınmasın, önce öne arkaya sonra sağa sola olmak üzere 9 şiddetinde bir depreme tekabül edecek şekilde sallansın.
*
Yazdıklarıma şöyle bir baktım da depremden başka bir şey yok. Ne yapayım içime işlemiş körolası. Bari araya iki de Clinton serpiştireyim de deprem tulum çıkarmış olmasın.
Clinton'un kucağına aldığı Erkan bebeğe bir kaset, bir dizi bir de talk show yaptırılsın.
*
Clinton ithal edilip başbakan yapılsın. Artık bu halk iyiyi kötüyü gördü, esmer, şişman, kısa boylu politikacılara katlanamaz.
*
Basın mensupları olarak topluca depreme teşekkür edilsin. Ben kendi hesabıma depremi sekiz defa konu ettim. Sekiz yazı bir ay eder. Yani bir aylık maaşımı depreme borçluyum.
Pes doğrusu
Sizin de dikkatinizi çekiyordur, öyle abukluklar oluyor ki. Özellikle televizyonda. ‘‘Pes doğrusu’’ dedirten bu abuklukları zaman zaman bu köşeden duymayanlara duyuracağım. İşte bunlardan ikisi.
*
Yer İzmit'teki çadırkent. Bir muhabir kızımız mikrofonu Clinton'un kucağına alıp sevdiği 7 aylık Erkan bebeğin ailesine uzatmış soruyor: ‘‘Sizce çocuğunuz Clinton'un burnunu neden sıktı?’’
Duydunuz mu Sayın Reha Muhtar? Boynuz kulağı geçti.
*
Kanalın birinde süslü mü süslü bir hanım spiker masasında oturuyor; yanında da konuk bilim adamı. Konu malum. Deprem. Soruyor spiker hanım, ‘‘Efendim, benim yaşım müsait olmadığı için bilemiyorum, siz İstanbul'da 1800'lü yıllarda olan büyük depremleri hatırlıyor musunuz?’’
Ben bilim adamının yerinde olsam, ‘‘Ben size bir adres vereyim gidip oradakilere sorun, onlar iyi hatırlarlar’’ der, Osmanlı'dan kalma mezarlıklardan birinin adresini verirdim. Hangi sarıklı mezar taşına sorsa hanımkızımızı aydınlatırlar.
Mış muş köşesi
Laleli yeniden hayata dönüyormuş.
Aman esnafa fındık yetiştirin, günde bir avuç yetmez.
Kafamız internet usulü çalışacakmış.
İnternet'in usulunü bilmem ama kafayı hangi yönde çalıştırdığını Mahir bi güzel anlattı.
Deprem korkusu öldürüyormuş.
Öldürmeyi kafaya koydu bi kere, kendi gelemezse Aykut Barka'yla haber gönderiyor.
Bundan sonra polis vatandaşa ‘‘Beyefendi’’ diye hitap edecekmiş.
Ay bize de mi?
Nadide Sultan ‘‘Eşi bulunmaz ve özelim’’ demiş.
Sanki her birimizden ikişer tane var da bir Nadide tek.
Akşam yemeğişişmanlatmıyormuş.
Bunu duyunca gün boyu yediğim her şeyi akşama taşıdım, ‘‘akşam yemeği’’ adı altında yiyorum. Bakalım ne olacak?
Çinli kızlar estetik ameliyatla gözlerini açtırıyorlarmış.
Ah, bir de şu ameliyatı mecazi anlamda yaptırma imkanımız olsaydı.
Ecevit, vaktizamanında jeologlar için şiir yazmış.
İleri görüşlülük diye ben buna derim.
Paylaş