Paylaş
Bu yöntem, maalesef öğrenmeyi sağlamakta çok etkili değildir. Çünkü çocuklar pasif bir şekilde öğretmenin anlatımını dinler. Bilgiye maruz kalır ama bilgiyi anlamlandırma sürecine dâhil edilmez. ‘Pratik’ soru çözme, ‘üretim’ de ödev yapma formatında mekanik şekilde yapılır. Bu yöntem ‘yapısalcılık’ kuramının tam tersidir.
Kısacası, anlatım, öğrenmeyi çok sağlamaz.
TEKNOLOJİ İLE ÖĞRETME
Öğrenmenin kalitesini arttırmak ümidiyle, öğretmenlere yeni teknolojiler verilir. Ama maalesef çoğu öğretmen sınav odaklı sistemden dolayı öğrenmenin doğasını değiştirmeden, aynı klasik PPP yöntemini bu sefer teknolojiyle kullanır. Teknolojiyle sadece daha hızlı yapar. Form değişir, öz değişmez. Yani, öğretmen kendisine verilen motosikleti, bisiklet gibi kullanır.
Teknolojiyi etkili kullanmak için, öğretmen ilk önce öğrenme ile ilgili düşüncesini değiştirmeli. Daha sonra da aktarımı değil, keşfetmeyi sağlayan teknoloji onlara sunulmalı.
APPLE VE ÖĞRENME
Apple tam olarak bunu gerçekleştirmiş. Geçen hafta Chicago’da Apple’ın düzenlediği organizasyonda Tim Cook konuştu. Kendisinden bir ‘teknoloji’ sunumu beklerken, bir ‘öğrenme’ sunumu dinledim. Dahası üç öğretmen Cook ile beraber sahneye çıkıp sınıflarında öğrenmeyi nasıl tasarladıklarını anlattı. Bu sunumlarda çok net gördüm ki eğitimin doğası ciddi anlamda değişiyor. Nedir bu öğrenme odaklı eğitim uygulamaları?
HERKES KODLAYABİLİR
Yeni eğitim uygulamalarından en önemlisi çocuklara kodlamayı öğreten ‘Swift Playground’.
Çocuklar, seviyeleri ne olursa olsun, bu programla kodlamayı öğreniyor. Programın en güçlü yanı, kodlamayı bir yöntem olarak değil, bir düşünce sistemi olarak öğretmesi.
Çocuklar sadece ekranda değil, fiziksel ortamda kodlarının sonuçlarını görüyor. Çocuklar yazdıkları kodlarla robotları hareket ettirebiliyor veya uçakları uçurabiliyor. Sadece kodlamayı değil, birçok bilimsel kavramı (hız, yükseklik vs) bu şekilde keşfederek öğreniyor.
HERKES YARATABİLİR
‘Herkes yaratabilir’ uygulamalarıyla, çocuklar pasif olarak bilgiyi tüketen konumdan, bilginin üreticisi konumuna geçiyor. Çocuklar kendi çektiği fotoğraflarla, kendi çizimleriyle ve müziklerle yaratıcı ürünler veya interaktif kitaplar oluşturabiliyor. Öğrenciler tek dosya üzerinde işbirliği yapabiliyor. Burada teknolojiden ziyade, yine pedagoji vurgulanıyor. Çocuklar kuru bilgileri değil, kendi analizlerini ve keşiflerini sunuyor. iWork uygulamaları (pages, numbers, keynote) için yaratıcılığı arttırmak adına kalem de eklenmiş.
ÖĞRENMENİN OPERASYONU
Tüm bu öğrenme süreçlerinin, ‘yönetim’ teknolojileriyle desteklenmesi çok önemli. ‘Schoolwork’ adlı ücretsiz ‘gerçek Zamanlı öğrenim platformu’ (LMS) uygulamasıyla öğretmen her öğrenciye özgü ödev veya dosya paylaşabiliyor. Çocukların gelişimini takip edebiliyor. Eğitim hem kişiselleşiyor hem de farklılaştırılıyor.
ERİŞİLEBİLİR TEKNOLOJİ
Cook, “Eğitim büyük bir eşitleyicidir” dedi. LMS dâhil tüm bu uygulamalar tamamen ücretsiz. Bir server veya ürün satın alıp, okula kurmaya gerek yok. Uygulamaları ücretsiz indirmeniz yeterli. 200 binden fazla eğitim uygulamasıyla zengin bir ekosistem sunulmuş eğitim dünyasına. Daha da önemlisi eğitim dünyasına iPad Pro’dan yüzde 60 daha ucuz ve kalem entegre edilmiş yeni bir iPad sunuluyor.
EĞİTİM ÖĞRENMENİN ÖTESİNDEDİR
EĞİTİM, öğrenmenin ötesinde bir şeydir. Çoğu çocuğun okullarda öğrenme dışında daha önemli öncelikleri oluşmaktadır. Örneğin hata yapınca rezil olacağını düşünen bir çocuk, başarısız olma korkusuyla öğrenmeden soğuyabilir. Yani duygusal olarak kendini koruması, öğrenmesinden daha önemli olabilir. Aynı mantıkla bir çocuğun (i) okulda kabul görmesi, (ii) yetkinlik kazanması ve (iii) seçme özgürlüğünün (özerklik) olması öğrenmeden daha önemli olabilir. Çünkü bu üçü temel ihtiyaçtır. Zaten bu üç ihtiyacı okulda karşılayamayan çocuklar, bu ihtiyaçlarını bilgisayar oyunlarında ve sosyal medyada ‘sağlıksız’ bir şekilde karşılar. Bir süre sonra da bağımlılık gelişir. Peki, bu üç ihtiyacı teknoloji ile sağlıklı bir şekilde karşılamak mümkün mü? Evet mümkün.
Çocuklar teknolojinin tüketicisi değil de üreticisi olursa, teknolojiyi sağlıklı şekilde kullanmış olur. Hem öğrenme sağlanır hem de yukarıda bahsettiğim üç temel ihtiyaç sağlıklı şekilde karşılanmış olur. Apple eğitim uygulamaları bunu sağlıyor. Çocuklar kodlama yaparak ve yaratıcı ürünler geliştirerek, hem öğreniyor hem de yetkinlik ve özerklik kazanıyor.
ÖĞRENMEK KİMLİK KAZANMAK MIDIR?
ÖĞRENME, aslında bilgileri ezberlemek değil, bir kimlik kazanma sürecidir. Maalesef bizim okullarda çocuklar tarihçi kimliğini kazanmadan tarihsel bilgileri ezberler veya bilim insanı kimliği kazanmadan mekanik deneyler yapar. Önemli olan kimlik kazanmaktır.
Bu bağlamda beni etkileyen uygulamalardan bir tanesi ‘sanal gerçeklik’ uygulaması oldu. Çocuklar başka bir araca ihtiyaç duymadan, sadece iPad ile gerçek yaşamın içinde sanal görüntüleri manipüle edip, normal şartlarda ulaşamayacakları ortamlarda keşfetme fırsatını yakalıyor.
Örneğin bir bilim insanı olup bir kurbağayı ameliyat edebiliyorlar veya Mars’ta keşif yapabiliyorlar. Bir mimar kimliği kazanıp şehir planlaması yapabiliyorlar.
Sonuç olarak, yukarıda saydığım tüm eğitim uygulamaları PPP yöntemi ile bilginin aktarımı için de kullanılabilir, öğrenme için de. Ama Apple, öğrenmeyi merkeze koyarak gerçek öğrenmeyi sağlamayı amaçlamış. ‘Salı toplantıları’ düzenleyerek öğretmenlerin öğrenme uygulamalarını dinliyor. Kısacası, öğrenmenin doğası ciddi anlamda değişiyor.
Paylaş