Neler oluyor bize?

Salı günkü yazım üzerine bir okuyucu “Bizim ne Araplara, ne AB’ye ihtiyacımız var. Bizim kendi değerlerimize sahip çıkmaya ihtiyacımız var,” demiş.

Haberin Devamı

Benim de savım bu. Başımdan geçen bir olayı anlatmak istiyorum.

 

 

İSTANBUL’DA HRİSTİYAN BİR LÜBNANLI

 

Dört yıl önce bir konferans için Lübnan’a gitmiştim. Sabah 6’da havaalanına götürmek için bir taksici bizi aldı.

 

Adı Ali.

 

Bindik ve sohbete başladık.

 

Türk olduğumuzu söyleyince, Ali inanılmaz mutlu oldu. Neden bu kadar mutlu olduğunu sorunca da bize şu hikâyeyi anlattı.

 

Haberin Devamı

“1970’lerde öğrenciydim. Param yoktu ama dünyayı geziyordum. İstanbul’a da gittim. Bir lokantada ilk defa döner gördüm. Canım o kadar çok istedi ki çok az param olmasına rağmen, girdim içeri. Bir porsiyon istedim. Ama garsonlar masayı donattı. Çok para isteyeceklerini düşünerek, yemeğimi tedirgin bir şekilde yedim. Hesabı istediğim de şu yanıtı aldım “Ne hesabı? Sen Tanrı misafirisin!”. Türk’lerin bu misafirperverliğine, iyi niyetliliğine hayran kaldım. Onun için Türk’leri çok seviyorum.”  

 

1970’lerde böyle bir İstanbul.

 

Yola devam ettik. Ali, bize kahvaltı ısmarlamak istedi! İzin vermedik.

Taksi parası almak istemedi. Biz zorla verdik.

 

Fotoğraf çektirdik. “Ne olur bir daha gelin ve bende kalın,” dedi.

 

Tamam, dedik. Ayrıldık.

 

LÜBNAN’DA SAVAŞ

 

Lübnan’da savaş başladı. Hemen Ali aklıma geldi. Acaba ne yapıyordu? Okutmaya çalıştığı oğlunu da anlatmıştı uzun uzun. Onlar ne yapıyordu?

 

Haberin Devamı

1970’lerde bir Türk’ün gösterdiği misafirperverliği, 2006 yılında ben de göstermek istedim. “Biz değişmedik, biz aynı Türk’leriz,” demek istedim.

Ali’yi aradım. “Bize gelin, savaş bitinceye kadar bizde kalın. Hatta akrabalarınızı da getirin,” dedim.

 

İnanılmaz sevindi. “Tamam”, dedi.

 

O sırada Suriye’deymiş. Bir şekilde oraya geçmişler.

 

Ali’den yanıt bekledim. Gelmedi. Aradım. Telefonu kapalı.

 

Uzun bir aradan sonra bir mesaj: “Özgür kardeşim. Bir türlü vize alamıyoruz. Allah senden razı olsun!”

 

Üzüldük! Babam onları misafir etmenin heyecanını yaşıyordu günlerdir. Çok kişi gelir diye komşuları ve akrabaları bile ayarlamıştı.

 

Ali ve ailesi gelmedi. Kim bilir neler yaşadı?

Haberin Devamı

 

Yıl 2009.

 

1970’teki garsonun değerleri şimdi nerede? Neler oluyor bize?

 

Şimdi değer yok.

 

Rant var.

 

Ha! Pazar günü de seçim var.

Yazarın Tüm Yazıları