Paylaş
DÖRT TEMEL DEĞİŞİKLİK
Araştırmacı Daniel Siegel’e göre ergenlik döneminde bireylerde dört temel değişiklik gerçekleşiyor.
İlki, beynin duyguları yöneten kısmı daha aktif hale geliyor. Ergenler olaylara daha duygusal tepkiler verebiliyor.
İkincisi, beynin farklı bölgeleri arasındaki entegrasyon artıyor ve dolayısıyla farklı fikirler arasında daha çok bağlantı kurabiliyor. Ergenler daha yaratıcı oluyor.
Üçüncüsü, bu dönemde beyin daha çok dopamin salgılıyor. Bundan dolayı da ergenler sürekli yenilik peşinden koşuyor. Daha riskli ve saldırgan davranabiliyor.
Ve son olarak, yaşıtlarla ilişki kurma ihtiyacı artıyor.
Peki, tüm bu değişiklikler olumlu mudur yoksa olumsuz mudur?
İNSANLIK TARİHİ VE EVLENME
Türkiye İstatistik Kurumu’na göre günümüzde ortalama evlenme yaşı kadınlarda 24, erkeklerde 27.
Ama insanlık tarihine bakınca (150 bin yıl öncesi), evlenme yaşı 14-18 arasındaydı.
Yani gençler bu yaşlarda ailelerinden ayrılıyor, başka bir kişiye bağlanıyor ve kendi besinlerini kendileri bulmaya başlıyordu.
İnsanın fizyolojisi de bu süreci kolaylaştırmak üzerine şekillenmeye başladı.
Gençlerin aileden ayrılması, yeni eşe bağlanması ve onunla duygusal bağ kurması gerekiyordu. Duygusallığı ve bağlanma ihtiyacını eş ve akran kabulü arttırdı. Avlanması ve toplayıcılık yapması gerekiyordu. Bu da risk almayı ve çevikliği arttırdı. Aileden bağımsız problem çözmesi gerekiyordu. Yaratıcılığını arttırdı. Yeni yerler keşfetmeleri gerekiyordu. Yenilik ihtiyacını ve yeni şeyler deneme ihtiyacını arttırdı.
Yani ergendeki değişiklikler hayatta kalmak için gerekliydi.
Peki, bu ana ihtiyaçlar şimdi neden sorun?
GÜNÜMÜZÜN SORUNU
Çünkü çağ değişti. Ama gençlerin fizyolojisi değişmedi. Eskiden avantaj sağlayan bu değişiklikler, günümüzde sorun olmaya başladı.
Ergenler, okullarda yaratıcı olamıyor, risk alamıyor ve akran kabulünü arttırmak istiyor, aynı zamanda yeni bir yetişkin kimliği oluşturmak istiyor. Yani doğasını yaşamak istiyor ama günümüzün koşulları, okullar veya aileler buna izin vermiyor.
Peki, günümüzde bunlar sorunsa neden her ergen bu sorunları yaşamıyor?
AİLE VE ÇOCUK İLİŞKİSİ
Küçük yaşta ailesiyle güçlü ilişki kuran, kendisini ifade etme şansı verilen ve dolayısıyla ‘duygularını yönetmeyi’ öğrenen ergenler, duygu yoğunluğunun olduğu bu dönemi kolayca yönetebiliyor. Böylece bu ergenler için ‘ergenlik’ sorun olmaktan çıkıyor.
Ama aileyle güçlü ilişki kuramayan ve dolayısıyla duygusunu yönetmeyi öğrenmeyen ergenler, bu dönemi yönetmekte zorlanıyor ve sorun yaşıyor.
Kısacası, ergenlik sorunu, küçükken çocukla kurulamayan ilişkinin bedelidir.
Bu sorunu çözmek için aileler, çocuklarıyla çatışmaya girmek yerine, onları ‘gerçekten’ anlayıp onlarla güvene dayalı ilişki kurmalıdır.
Ergenlik dönemini sorun değil, yeni kimliğin oluşturulması için büyük bir fırsat olarak görmelidir.
ERGENLER NEDEN SÖZLERİNİ TUTMAZ?
Soru: Çocuğum sakin bir ergen. Bazı konularda anlaşma yapıyoruz, söz veriyor ama sonra sözünü tutmuyor.
Ergenlik döneminde duygu yoğunluğu yaşanır. Bazı ergenler bu duyguları kolayca yönetebilir ve sakin görünür. Ama ergenin sakin olması, onun duygularını iyi yönettiği anlamına gelmez. Peki, ne anlama gelir? Bazı ergenlerin duyguları küçükken bastırıldıysa veya evde çok fazla korku varsa onlar ‘kaçıngan bağlanma’ türü geliştirir. Bu durumda reddedilme korkusuyla, duygularını dışa vurmaz, bastırır ve kendi içlerinde yaşar. İçinde fırtına yaşıyor olabilir ama dışarıya sakin görünür. Aile de çocuk sorun yaşamıyor zanneder. Peki, bu çocuklar neden sözlerini tutmazlar? Bu çocuklar için aileyle çatışmak bir kaygı sebebi olabilir. Aile bir şey talep ettiğinde, o şeyi yapmak istemiyorsa ve bunu ifade ederse çatışma çıkacak diye korkar. Onun yerine, o anlık çatışmadan kaçmak için talebi kabul eder ama sonra sözünü tutmaz. Bunu çözmenin yolu, çocukla güvene dayalı bir ilişki kurmaktır. Bu ilişki kurulunca çocuk kendini rahatça ifade eder ve sadece yapabileceklerinin sözünü verir.
İNSANLAR NEDEN SİBER ZORBALIK YAPAR?
SAMSUNG, geçen çarşamba gününü “Siber zorbalığa hayır” günü ilan ederek, toplumumuzun temel bir sorununa parmak bastı. Peki, insan neden zorbalık yapar veya neden zorbalığa maruz kalır? İkisinin de altında özgüven sorunu yatıyor. Zorbalık yapan kişi kendisini değersiz hissettiği için diğer insanlara güç uygulayarak değerli hissetmek istiyor. Kendisinin değeri düşük olduğu için başka insanların değerini de düşürmeye çalışıyor. Böylece kendisi yukarıya çıkardığını düşünüyor. Diğer taraftan bir kişi ‘sürekli’ zorbalığa maruz kalıyorsa, onun da özgüven sorunu vardır. Bunu anlayan zorba, onu kurban olarak seçmiştir. Ama kişinin özgüveni yüksekse, başka insanların kendi değerini belirlemesine izin vermez ve dolayısıyla zorbalığa maruz kalmaz. Tabii ki bazen zorbalığa uğrayabilir ama bu sürekli olmaz. Onun özgüvenli olduğunu anlayan zorba, ona zorbalık yapmayı bırakır çünkü onun değerini düşüremeyeceğini bilir. Kısacası, hem zorbalığı yapmak hem de ‘sürekli’ zorbalığa maruz kalmak, bir özgüven sorunudur. Zorbalığın çözümü cezalar değil, çocuklarda özgüven oluşturmaktır.
Paylaş