Paylaş
Bazı kesimler bu keskin ifadeli bildiriyi eleştiriyor ve “çocuklar ne kadar fazla uyarıcıya maruz kalırsa o kadar iyi” tezini sunuyorlar. Bu konuda ateşli bir tartışma başlıyor.
Ama 2009 yılında Harvard Tıp Fakültesi’nde Marie Evans Schmidt ve ekibi tarafından 872 çocuk üzerinde yapılan bir araştırma son noktayı koyuyor: TV’nin çocukların beyin, motor ve bilişsel gelişimi üzerinde bir etkisi yoktur.
Bu araştırma zararlarından bahsetmiyor. Ama zararlarını Arizona Eyalet Üniversitesinin ünlü profesörlerinden Jill Stamm çok çarpıcı şekilde açıklıyor.
Bu zararı anlamak için ilk önce beyinin çalışma şekline anlamak gerekiyor.
(Biraz uzun bir anlatım olacak, ama çocuğunuz ya da tanıdığınızın bir çocuğu varsa, okumanız önemli. Yoksa, Yılmaz Özdil’e ya da Ahmet Hakan’a geçebilirsiniz. Hmmm onları çoktan okumuş olabilirsiniz. Tamam, o zaman Hadi Uluengin’e geçin.)
ÖĞRENME
Beyinde milyarlarca nöron var ve bu nöronlar deneyim sonucunda ya birbirine bağlanıyor ya da birbirinden kopuyor. Sürekli kullanılan nöronlar arasında köprü kuruluyor. Aslında öğrenme demek nöronlar arası köprü kurmak demek.
Örneğin, çocuk küçük yaşta piyona çalmaya başladıysa, beyinde bu süreçle ilgili etkin olan nöronlar arasında köprü kuruluyor.
Beyinde ne kadar çok köprü varsa, beyin o kadar çok şey öğrenmiş, gelişmiş ve en önemlisi de o kadar daha çok şey öğrenebilir demek.
(Bu arada okulda çocuklar kuru bilgi aldıklar ve bilgiyi deneyimlemedikleri için okulda çok az öğrenme olmaktadır.)
BEYİN NASIL ŞEKİLLENİR?
Çocuk ilk doğduğunda bu nöronlar arasında çok köprü yok (ilk resim- 1 aylık). Deneyimler sonucu birbiriyle ilişkili nöronlar arasında köprü kuruluyor. Çocuk 6 yaşına gelinceye kadar beyinde birçok köprü oluşuyor (ikinci resim- 6 yaş). Çocukların doğal kaşif oldukları dönem. Tam bir öğrenme makinesi.
Ama bu yaştan sonra beyin kullanılmayan bağlantıları eliyor, kullanılanları güçlendiriyor (üçüncü resim- 14 yaş). Yani 6 yaşına kadar bir çocuğun mümkün olduğu kadar çok deneyim yaşaması çok önemli. İlerideki başarısı buna bağlı.
Şöyle bir benzetme yapılabilir. Çim bir arazide çok sayıda patika yol var diyelim. Sürekli kullanılan patika yollar daha da belirginleşiyor, kullanılmayanlar zamanla kayboluyor.
Küçük yaşta farklı deneyimler yoksa ve bu patika yollar kapandıysa, çocuğun okulda ve büyük ölçüde hayatta başarılı olması çok zor.
(Devlet bu yüzden sosyo ekonomik düzeyi düşük ailelerden gelen çocuklara daha çok yatırım yapmalı.)
ERKEN YAŞTAKİ ÖĞRENME
Beyinle ilgili bilinmesi gereken başka önemli bir bilgi daha var. Erken yaşlarda oluşturulan ve güçlenen köprülerin bozulması çok zor. Anadili kontrol eden nöronlar arasındaki köprü gibi.
Hatta bir araştırmada yaşlı insanlara tüm detayı ile hatırlayabildikleri deneyimlerini soruyorlar. % 80’ninden fazlası çocukluk yıllarına ait deneyimleri hatırlıyor.
TV’NİN ZARARLARI
Bütün bunları TV ile ne ilgisi var?
(Buraya kadar geldiyseniz, Hadi Uluengin’e geçmediğiniz için teşekkürler.)
TV’nin farklı özellikleri var: parlak renkler, yüksek sesler, gürültü, hızlı sahneler, abartılı davranışlar, yakın ve uzak çekim arasında geçiş, sahneler arası hızlı geçişler, reklamlar. Bütün bunlar insanların ilgisini tutmak için tasarlanmış.
Bu yapıda, yetişkin beyni bir programın ya da filmin konusunu takip edebiliyor. Ama bir çocuk takip edemiyor. Bir sahnenin değişmesi bile çocuğun ilk sahneyi unutmasına sebebiyet verebiliyor.
KISA DİKKAT SÜRESİ
TV izleyen çocuğun beyni (nöronlar) bu kısa dikkati özendiren yapıya göre şekilleniyor.
Bu da uzun dikkat, yoğunlaşma ve disiplin gerektiren sonraki öğrenmeleri zorlaştırıyor.
Hatta Washington Üniversitesinde yapılan bir araştırmada TV izleyen çocuklarda daha çok ADHD (dikkat bozukluğu) sorunu bulunuyor.
Unutmayın bir çocuğun beyninin % 75’i ilk 6 yılda şekilleniyor. Bu sürede ne kadar çok TV izlerse, beyin o kadar TV’nin kısa dikkati özendiren ortamına göre şekilleniyor.
Unutmayın erken yaşta böyle şekillenen beynin yeni bir şekil alması daha zor.
Bunun yerine çocuk oyun oynamalı ve aile ile iletişim içinde olmalı. Bu detaylar ve TV’nin diğer zararları başka yazıya.
TATİLE ÇIKIYORUM
Bana bir hafta izin. Haftaya salı ve perşembe yokum. Ezginin Günlüğü bir şarkılarında “Bu şehir arkandan gelecektir” der.
Bu şehir arkamdan gelmezse, bir hafta dinleneceğim.
Paylaş