Paylaş
Ailenin en büyük görevi de, çocuklarını bu sorunlarla en sağlıklı şekilde baş edebilecek kişiler olarak yetiştirmek.
Nedir bu sorunlar?
BAĞIMLILIK
Birinci sorun “bağımlılık” sorunu.
Çocuk yaşamda kalmak için tamamen aileye bağımlı. Aile bu bağımlılık sorununu en iyi şekilde çözmeli.
Bazı aileler çocuğun kendilerine olan bağımlılığını tamamen arttırıyor. Çocuk aileden bağımsız bir kimlik geliştiremiyor.
Çocuğun her şeyine karışıyor. Onun adına karar veriyor. Çocuğu kendine bağımlı kılmak için övgü, ödül, ceza, ayıplama gibi tüm kontrol mekanizmalarını kullanıyor.
Neden? Aile kendisindeki sevgi boşluğunu çocuğuyla doldurmaya çalışıyor. Bu tür aileler çocuk kendisine ne kadar bağımlı olursa, o kadar iyi hissediyor.
Bazı aileler de, çocuk bağımsız olsun diye onu sağlıksız bir şekilde kendinden uzaklaştırıyor. Gereğinden fazla sorumluluk veriyor, kural koymuyor veya duygusal ihtiyaçlarına karşılık vermiyor.
Her iki durumda da aile bağımlılık sorununu çözememiş oluyor. Bu tür ailelerden birinde yetişen çocuk hayatını ya diğer insanlara bağımlı olarak ya da diğer insanlarla bağ kurmaktan korkarak geçiriyor.
En sağlıklı olan ne? Çocuğa güvenli sınırlar çizdikten ve mantıklı kurallar koyduktan sonra, o sınırlar içerisinde özerklik ve seçme özgürlüğü vermek.
Ailenin görevi, çocuğun “en sağlıklı” şekilde bağımsızlaşmasını sağlamaktır.
DUYGU YÖNETİMİ
İkinci sorun “duygu yönetimi” sorunu.
Bazı insanlar duygularını çok iyi yönetir, bazıları daha zor.
“Elimde olmadan sinirlendim.”, “Bile bile bu ilişkiyi sonlandıramadım.” sözlerini çok duyarız. Genelde bunları söyleyenler duygularını yönetemeyenlerdir.
Bu davranışın temelinde ailelerin çocuklarının duygularını ifade etmesini engellemesi yatar. Bunu nasıl yapar?
“Üzülme.” der, duygusunu önemsizleştirir.
“Bu herkesin başına gelir.” der, duyguyu dışarıya bağlar.
Çocuk da duygusunu bastırmayı öğrenir. Bu durumda ne olur?
Kişi başarısızlık duygusunu yönetemeyeceği için, başarmaktan; terkedilme duygusunu yönetemeyeceği için bağlanmaktan kaçar.
En sağlıklı olan ne? Aile “Ne hissediyorsun?” sorusunu sorarak, çocuğun duygusunu ifade etmesine izin vermeli. Olumsuz duyguyu yaşamasını ve onu yönetmesini çocuğa öğretmeli. (Bunu daha sonra detaylı yazacağım.)
ÖZDEĞER
Üçüncü sorun “özdeğer” sorunu. Her insanın kendisine sorduğu “Ben değerli miyim değil miyim?” sorusunun yanıtını ailesinin tutumu belirler.
Bazı aileler çocuklarına kendilerini değersiz hissettirir. “Yapma üzülüyorum.” diyerek “Benim duygum önemli seninki önemsiz.” mesajı verir.
Bazı aileler de sevgisini koşullu sunar. Çocuk iyi bir şey yapınca ona sevgi gösterir, yapmayınca kızar.
Bazı aileler ise çocuklarını olduğu gibi kabul edip, onlara kendilerini değerli hissettir. “Sen, sadece sen olduğu için değerlisin.” mesajı verir.
GERÇEK SEVGİ
Peki, bir çocuğu olduğu gibi seversek, şekillendirmeye çalışmazsak, çocuk gerçek hayata hazırlanır mı?
İşte tam burada gerçek sevginin tanımı ortaya çıkıyor. Gerçekten sevmek demek, bu üç sorunla baş etmesi için çocuğu yetiştirmek demek.
Hem çocuğu koşulsuz sevmelisiniz (özdeğer), hem ona sorumluluk verip rehberlik etmelisiniz (bağımsızlaştırma) hem de duygularını yaşamasına ve ifade etmesine (duygu yönetimi) izin vermelisiniz.
Bunlardan bir tanesi eksikse, o zaman gerçek sevgi yok demektir. Gerçek sevginin olmadığı yerde de yapay sevgi ortaya çıkar.
Yapay sevgi değiştirir, gerçek sevgi geliştirir.
Gerçek sevgi gören bir çocuk kendisini değerli hisseder, hayatın sorumluluğunu alır ve tüm duyguları çok iyi yönetir.
Çocuğu bunları yapabilir şekilde yetiştirmek de bir ailenin en önemli görevidir.
Paylaş