GEÇMİŞLE, tarihle yüzleşmek iyidir! Ama hiç de kolay değildir, "ruh sağlığı raporu" gerektirdiği için kolay değildir.
Geçmiş demek yara demektir, travma demektir, kuyruk acısı demektir, intikam demektir. Bu marazlardan kendini arındırıp tarihle ve geçmişle yüzleşmek isteyenler, ilkin bu sapkınlıklara karşı bağışık olacak.
Yoksa tarihle yüzleşme kişisel hesaplaşmaya, karalamaya dönüşür. Bu nedenle "tarihle yüzleşme" söz konusu olduğu zaman aile büyüklerinin tanıklıklarına güvenmem, "anılar"a da kuşkuyla bakarım. Tarihle yüzleşmenin bir yöntemi, bir metodu olmalı. Yoksa iş "Ermeni Soykırımı" fesadında olduğu gibi iyice karakuşileşir. Tek taraflı kan davasına dönüşür.
TÜRKLER MÜSTAHAK!
Tarihle yüzleşmek bağlamında bize dayatılan temaları anımsayalım: İttihat ve Terakki, Ermeni Fesadı, İstiklal Mahkemeleri, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Serbest Cumhuriyet Fırkası, Birinci ve İkinci Meclis ve Kürtler, Devrimler ve İslamcılar, Takriri Sükûn Kanunu, halka sorulmadan (!) yapılan Cumhuriyet Devrimleri, Varlık Vergisi Faciası, vb...
Yüzleşme temaları eğer bunlarsa atış serbest. Yüzleşme adına bütün marazlarınızı ortaya dökebilirsiniz. Ve gerçekler dağın ardında kalır.
Ama tarih bunlarla sınırlı değil ki... Kuyucu Murat Paşa var, Celali İsyanları var, Muhteşem Süleyman’ın görkemli saltanatında Edremit ve Ayvalık havalisinde ot yemek zorunda kalan teba ve kullar var. Bitmedi: "Etrak-ı bi idrak" ve "Etrak-ı bed lika" var... Saltanat tarafından yönetime, adalete, maliyeye, hariciyeye sokulmayan, askeri rütbesi neferlikten, levendlikten öteye gitmeyen Türk ve Müslüman halk var. 1950 sonrası var....
1821-1921 arasında Balkanlar ve Kafkasya’da 5-6 milyonu kılıçtan geçirilen, 5-6 milyonu Anadolu’ya göç ettirilen Türk ve Müslüman halk var. Yunan, Sırp, Bulgar, Ermeni ve Rum mezalimi var! Ama olursa olsun! Türkler ve Müslümanlar her şeye müstahaktır!
HEP HAKLILAR!
Evet, Kürt isyanlarında neden hep Kürtler haklı olsun? Osmanlı azınlık politikasında hep Hıristiyan dayılar arayan ve genellikle işbirliği yapan azınlıklar hiç haksız değil mi? Varlık Vergisi’nin hedefi sadece azınlıklar mıydı, facia boyutlarına nasıl ulaştı?
Tarihle yüzleşme denildiği zaman hedef neden 1923-1945, 1945-1950 dönemi? Tarihin faturası neden İttihatçılara ve Kemalistlere soruluyor? Üç savaşın zenginleri kimler?
Ve neden Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Serbest Cumhuriyet Fırkası ve Demokrat Parti (1950-1960) hep haklı? Adnan Menderes ve Demokrat Parti’nin mirasçıları sütten çıkmış ak kaşık mı?
Cumhuriyet’in görece başarısızlığında neden hep yasaklı olmuş sola fatura çıkartılıyor?
Buyurun gelin yüzleşelim ama güreşmek için karşınızdakinin elini-kolunu bağlamaya kalkışmayın.
Haydi gelin 1950-2006 döneminde yüzleşelim. Cumhuriyet’in eksenini sağa çekme operasyonlarının hepsini doğru okumaya çalışalım. Var mısınız?
ANLAŞILDI MI!
Tarihle yüzleşecekseniz Sevres’le yüzleşmek isteyenlere "paranoyak" demek yok. Ulusal bağımsızlığı ve ulus-devleti savunanları "dinozor" olarak tanımlamak yok. Kamu eksenli ekonomiyi gözden çıkarmak istemeyenleri "devekuşu" diye aşağılamak yok. Ha bir de Sivas vardı. Anlaşıldı mı efendim!