Sağpara, solpara, çalpara

9 Ocak günü MGM Movies kanalında "Para Para Para" ("Moi y’en a vouloir des sous") adlı bir Fransız filmini yarısından sonra seyretmeye başladım.

Paranın her derdin devası olduğunu sanan dünyayla, biraz da 1968 Fransası ile dalga geçen bir film. 14 ve 15 Ocak tarihlerinde yayınlanan yazılarımı doğrulayan bir film. Filmden bir sahne:

AL PARANI!..

İşçiler bir elektronik fabrikasının önünde grev toplantısı yapmışlar. Kızlı-erkekli üniversite öğrencileri desteklemeye gelmiş işçileri. Bir kızın önderliğinde işçileri destekleyen sloganlar atıyorlar.

Derken fabrikanın, daha doğrusu fabrikaların genç patronu geliyor işçilerin yanına, ne istediklerini soruyor. İşçiler hep bir ağızdan:

"Geçinemiyoruz!" diye haykırıyorlar. Patron:

"Derdiniz bu ise, hepinize yüzde yüz zam yapıyorum!" diyor.

İşçiler memnun, gülümsüyorlar. Ama üniversiteli kız haykırıyor:

"Al paranı bir yerine sok! İşçiler daha fazla demokrasi, düşünceyi açıklama özgürlüğü, işyerinde siyasal toplantı yapma hakkı istiyorlar!"

İşçiler bozuluyor. Önderleri:

"S...tir git başımızdan be karı, bizim paraya ihtiyacımız var!" diyor.

Ve bütün işçiler patronun arkasında, fabrikaya gidiyorlar.

MUTLU SON

Patron ile Genel Müdür konuşuyor:

Genel Müdür: Sendikaların izni olmadan zam yapamazsınız.

Patron: Bir çaresini bul! Yıl sonunda bütün işçilere bir araba hediye edeceğim: Üretimi buna göre ayarla. Sendika mendika tanımam...

Genel Müdür: İyi olur. Petrol dağıtım şirketimizin satışları artar. Arabaların sigortaları da var.

(Filmin sonunda patron, bütün fabrikaları işçilere devrediyor. Kışkırtıcı kız mavi tulum giyip mavi tulumlu patronla evleniyor. Genç çift, işçilerin armağan ettiği küçük bir kır evine yerleşiyor. Ve işçiler, eski patronlarına teşekkür etmek için Haleluya-Enternasyonal karışımı bir marş söyleyerek evin önünden geçiyorlar.)

HALK ANLAR MI

Türkiye’de en iyi sol programları yazabilecek yetenek ve donanımda insanlar var. Bu programlara ilkin parti kitlesinin inanması gerek. Böyle bir kitle olduğunu sanmıyorum. Piyasa ekonomisi halkın umurunda bile değil. İsterseniz sorun, halk KİT’lerin satılması konusunda ne düşünüyor. Bir arkadaş "Halka eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, bölüşüm sorunlarını anlatın, halk anlar!" diyor. Anlar ama anlamaz! Sorun şu: Seçmen-halkın sola ihtiyacı var mı?

Bakın ben ne diyorum: Halkın zenginleşme tanrısına taptığı, gecekonduların seçim alanı olduğu, nüfusun büyük bir çoğunluğunun vergi vermediği, prim ödemeden yeşil renkli sağlık karnesi aldığı, belediyelerin ramazanda iftar çadırları kurduğu bir ülkede halk ve yoksullar solun programına bakmazlar. Unutulmasın: Batı’nın kapitalist düzeninde avanta kapıları kapandığı için sol partiler seçim kazanıyor. Türkiye’de de böyle olacak. (Devam edecek.)
Yazarın Tüm Yazıları