Pertev Naili Boratav’ın ’Nasreddin Hoca’sı

NASREDDİN Hoca 1208 yılına doğru Sivrihisar’da doğmuş, gene 1285’e doğru Akşehir’de ölmüş. Ansiklopedilerde böyle yazıyor.

Kırk yıl önce Paris’te, Globe Kitabevi’nden satın aldığım, Çin Halk Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı tarafından yayınlanan Fransızca bir dergide, Nasreddin Hoca’nın Sinkiang’lı (Doğu Türkistanlı Uygur) bir halk kahramanı oluğunu yazıyordu. İncelemede Kazan/Tencere öyküsü tefecilik bağlamında inceleniyordu. Doğrusunu isterseniz, tefeci Nasreddin Hoca mıydı, anımsamıyorum. Dergiyi de İsmet Birkan aracılığıyla galiba folklor uzmanı Şükrü Elçin’e vermiştim.

Özetle şunu söyleyeceğim: Nasreddin Hoca tipine bütün Türk ve Türkik toplumlarında rastlanıyor. Fıkralar doğu-batı arasında hangi yöne doğru yolculuk etti, bunu tarihçiler bilir.

* * *

Sözü, Kırmızı Yayınları tarafından bu yakınlarda yayınlanan, Pertev Naili Boratav’ın "Nasreddin Hoca"sına getirmek istiyorum.

Kitap, on yıl kadar önce Yapı Kredi Yayınları tarafından yayınlanmak istenmiş, dili müstehcen bulunduğu için bankanın yönetimi yayınlanmasını durdurmuştu. Bu engelleme, o zamanlar yayınevinin yöneticiliğini yapan Enis Batur’un bir süre yönetimden ayrılmasına yol açmıştı. Bu yayın engelleme edebiyat ve yayın dünyasında bir skandal etkisi yapmış, basında eleştiri yazıları yayınlanmış, imza kampanyası açılmıştı.

Enis Batur bir süre sonra işinin başına döndü, ama kitap yayınlanmadı. Olay unutuldu.

* * *

"Nasreddin Hoca",
Eylül 2006 tarihinde özgün haliyle Kırmızı Yayınevi tarafından yayınlandı, ama bir zamanlar yayının engellenmesini eleştiren basının hiç ilgisini çekmedi. İşte böyledir basınımızın işleri! Oysa bu anıt kitabın yayınlanması başlı başına bir kültür olayı, yayıncılık devrimi... Dergiler için, kitap ve yayın dergileri için tam bir "kapaklık" konu... Ama müthiş bir sessizlik komplosu var sanki. Gündeme gelmek için ille de bir olumsuzluk, bir skandal, bir terslik mi olmalı?

Kitabın baskısı olağanüstü güzel: Kapağı, cildi, káğıdı, hurufatı.

* * *

Bu kitapta yer alan Nasreddin Hoca fıkraları müstehcen mi? Sözcükler, sözlük anlamlarıyla müstehcen olabilir mi? Örneğin özgün anlatımda, halkımızın dilinde Nasreddin Hoca "Göt!" diyor. Ne yapalım, fıkraların özgün dili böyle!..

Enis Batur, 1996 yılında yazdığı önsözde şöyle yazıyor.

"Pertev Naili Boratav’ın 42 yıldır üzerinde çalıştığı; dünyanın pek çok kütüphanesinden elde ettiği yazma mikrofilmlerini tek tek tarayarak, değişkenlikleri karşılaştırarak oluşturduğu ’corpus’ birkaç açıdan heyecan vericidir."

Kitabın başında yer alan 108 sayfalık inceleme metni, bu sıradışı başyapıtın en önemli özelliklerinden biri. Kitaptan dönemin özgün Türkçesi ile bir Nasreddin Hoca fıkrası:

* * *

"Nasreddin Hoca’yı bir gün evlendürürler. Düğünde halk pilav ve zerde yer. Zavallı Hoca’ya kimense: ’İlerü gel zerde ye!’ demezler. Ahşam: ’Hoca’yı gerdeği koyalum’ derler. Hoca aydur: ’Sabahtan sarı aşı kim yedi ise o girsün; ben girmem’ demiş."
Yazarın Tüm Yazıları