Düne kadar Fener Patrikhanesi’ne lánet okuyan, ‘Türk Ajanı’ olarak suçladığı Patrik Bartolomeos’un Ortodoks dünyasının lideri olamayacağını ileri süren Yunan Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu Hristodulos, Patrikhanenin ökümenikliğiyle ilgili olarak, ‘Kendi kendime soruyorum komşularımızın aklı başında mı?’ diye soruyor.
Ancak, çok yalan olmasa bile, 28. kanon yürürlükte değil. Biz işin doğru tarihçesini yazalım:
*
1) Bilindiği gibi MS.325 yılında yapılan 1. İznik Ökümenik Konsili’nde üç apostolik (havariler tarafından kurulmuş) kilisenin (Roma, İskenderiye, Antakya) ökümenik olduğu kabul edilmişti. Konstantinopolis kilisesi böyle bir nitelikten yoksun olduğu için Iraklia (Hereclea, Ereğli) Metropolitliği’ne bağlı sıradan bir Episkoposluk olarak kaldı.
2) Bunu göz önünde tutan İmparator, II. Konstantinopolis Konsili’ni (381) topladı. İmparator’un önergesi üzerine Konstantinopolis Piskoposluğu’na Patriklik statüsü verildi. Antakya ve İskenderiye patrikleri, bu kumpasa karşı çıkmadıkları için, kendi kiliseleri ve halk tarafından hain ilan edildiler. Roma da bu bölgesel konsilin verdiği kararı kabul edip onaylamadı.
3) 431’de toplanan Efes Ökümenik Konsili’nde üç ökümenik patrikliğin (Roma, İskenderiye, Antakya) hak ve yetkileri bir kez daha onaylandı; Konstantinopolis patriği afaroz edildi.
4) Kadıköy (Halkidona) Ökümenik Konsili (451): İmparatorlukta dinsel güce mutlaka sahip olmak isteyen İmparator Marcian konsile başkanlık etti. Yeni Roma (Konstantinopolis)’ya Eski Roma’nın ayrıcalıklarını vermek ve ikisini aynı hizaya getirmek için ünlü 28. kanonu Konsil’e sundu. Kanonun üslubu son derece kapalıdır ve ‘Ökümenik’ sözcüğüne yer verilmemiştir. Bu kanon, Konsil’e zorla kabul ettirildi. Böylece Konstantinopolis Patrikliği, metinde açıkca belirtilmese de dolaylı yollardan ökümenik sıfatını almış oluyordu. Ancak Roma delegeleri bütün tehditlere karşın kararı onaylamadılar.
Kararı kuşkusuz Papa Leo da kabul etmedi ve İmparator Marcian’a 22 Mayıs 452 tarihli bir mektup yazarak, ‘Konsil’de kabul edilen 28. maddenin başta İznik Konsili’nin 6. maddesi ve Konstatinopolis Konsili’nin 3. maddesi ile ters düştüğünü; binaenaleyh atalarının kanunlarının, Ruhü’l Kudüs’ün statüsünün ve eski zaman geleneklerinin çiğnendiğini ve Kitab-ı Mukaddes ile ters düşürüldüğünü, bu maddeyi kesinlikle kabul etmeyeceği’ni bildirdi. (Doç. Dr. Mehmet Çelik, ‘Türkiye’nin Fener Patrikhanesi Meselesi, Akademi Kitabevi, İzmir, S.66)
5) Patrikhane’nin Aziz Andreas tarafından kurulduğu iddiası düzmece bir rüyaya dayandırılan yalandır. Zira Konstantinapolis kilisesi Aziz Andreas’ın ölümünden çok sonra kurulmuştur.
6) İmparatorun kilisenin statüsüne müdahaleleri, Fener Patrikhanesi’nin ökümenik statü elde etme hırsı imparatorluğun bütünlüğünü tehlikeye attı. Fener Patrikhanesi’nin dünyevó iktidar tutkusu Anadolu, Suriye, Filistin ve Mısır’da 100 binlerce Hıristiyanın ölümüne yol açtı.
7) 475 yılında tahta geçen İmparator Basilikos, İmpatatorluğun parçalanmasına ve daha fazla kan dökülmesine engel olmak için 476 yılında Konstantinapolis Konsili’ni topladı. Bu Konsil, aralarında ünlü 28. kanon da olmak üzere Kadıköy Konsili’nin aldığı bütün kararları gayrı meşru ilan etti. Ve bu kararları lánetledi. Fener Patrikhanesi’nin sözde ökümenikliğini iptal eden kararı perçinlemek için Patrik aforoz edilerek kiliseden uzaklaştırıldı.
Bu kararın Fener Patrikhanesi ile ilgili olarak Hıristiyan álemine mesajı şu idi: ‘Sen bırak ökümenik statüye sahip olmayı, biz seni patrikhane olarak dahi kabul etmiyoruz. Sen olsa olsa, Kutsal Kilise Kanunları gereğince, Efes’e bağlı sıradan bir Episkoposluksun!’ (Doç.Dr.Mehmet Çelik, S.77)
8) 508 yılında Konstantinapolis’te toplanan Konsil, Patrikhane’nin ökümeniklik iddialarına bahane olan Kadıköy Konsili’ni (451) bir kez daha lánetledi. İmparator bu sorunu kesin bir çözüme kavuşturmak için, Kadıköy Konsili’nin özgün tutanaklarını getirtti. Üç yıl süren inceleme ve tartışmalardan sonra Kadıköy Konsili’nde alınan kararlar yaktırıldı. Böylece, Patrikhane’nin ökümenikliğinin sözde kanıtı olan 28. kanon da yok oldu!..
*
Fener Rum Patrikhanesi’nin ökümenik olamamasının kanlı öyküsü burada sona ermektedir. Bu konuyu daha iyi kavramak isteyenlere Doç. Mehmet Çelik’in ‘Türkiye’nin Fener Patrikhanesi Meselesi’ adlı kitabını tavsiye ederim. Bu kitaptan ben çok yararlandım. Dr.Çelik’e teşekkür ederim.
Ayrıca, çok merak ediyorum, Patrikhane’nin, aktardığım öyküye karşı bir öyküsü var mı acaba? Bu kanlı öykü ‘N’olur canım, olursa oluversin!’ diyenlere ithaf olunur!