Bilemiyorum. Ama son yıllarda türediler ve sayıları gün geçtikçe arttı. Müziç ve müzmin kefillerden söz ediyorum. Kıbrıs konusunda hemen ortaya çıkıp Türkiye karşısında Avrupa Birliği’ne, Yunan ve Rum fitne ve fesatlarına kefil oluyorlar. Dikkatli ilişki kurmak isteyenleri, kuşkucuları paranoya teşhisiyle cezalandırıyorlar.
Aşağı yukarı aynı kefiller kadrosu PKK ve Kürtçü fitne ve fesatlarında; İslamcı, şeriatçı fitne ve fesatlarında da öne atılıp fesat kaynaklarına kefil oluyorlar. Ve Kıbrıs fesadında olduğu gibi gene kırmızı paranoya kartını çıkartıyorlar.
Şunu yap, bunu yap diye buyurup, tehlikesizlik konusunda garanti veriyorlar.
Kefaletleri Kıbrıs konusunda boşa çıktı, PKK ve Kürtçü fesatlarında boşa çıktı, İslamcı ve şeriatçı fesatlarında boşa çıktı, ama tavuskuşu gibi ortalıkla kostaklanıp sağı-solu paylıyorlar.
Ha, unutuyordum: AKP iktidarı için kefalet akçesi olarak yatırdıkları yumurtalar da cılk çıktı.
BAYKAL’IN DÜŞEŞİ
Siyaset çuhasında durmadan gele atan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, sonunda bir düşeş atarak AKP’nin iktidarında Türkiye’nin Fas’a dönüşebileceğini ileri sürdü. Aklı olan Fas’ın son beş yıllık durumunu ve AKP iktidarında olanları önce karşılaştırır, sonra serinkanlı bir karar vermeye çalışır. Ama bizim müziç ve müzmin kefiller, Deniz Baykal daha cümlesini bitirmeden saldırıya geçtiler: Kimisi Baykal’ı Celal Bayar’la karşılaştırarak dalgasını geçti; kimi (daha önceki bir yazımda adlarını verdiğim) üniversite hocaları, Baykal’ın kaygılarının vehim olduğunu ileri sürerek tehlikeyi küçümsedi.
Kefil olmaya kalkışmasalar umurumda bile değiller, istedikleri iple kendilerini asabilirler. Ama kefil oluyorlar. Kefil oluyorlar da, kefaletleri hiçbir kefalet türüne benzemiyor. Kefaletlerinde hiçbir sorumluluk payı yok, ödenecek bedel de yok. Bu nedenle "nafile kefil" ve "nafile kefalet" deyişlerini türettim: "İşe yaramaz kefil", "gereksiz, boşuna kefalet."
ASAYİŞ BERKEMAL!
AKP hükümeti Cumhuriyet devletinin yapılarına, kurum ve kuruluşlarına savaş açıyor. Kefiller "Asayiş berkemal" diyorlar. AKP hükümeti, devlet ve belediye kadrolarına imam militanları dolduruyor. Kefiller "Önemli değil" diyorlar.
Belediyeler, şeriat devletini göklere çıkartan kitap ve risaleler yayınlıyorlar; Diyanet İşleri Başkanlığı mutsuz ailelere okunmuş su içmelerini ve umreye gitmelerini tavsiye ediyor; sahiller haremlik-selamlık otelleriyle doluyor; yobazlar başı açık diye kadın gazetecilere saldırıyorlar; denize giren türbanlılar erkeklerden yardım istemek haram olduğu için dini bütün olarak boğulup ölüyorlar; bakkal ve büfelere içki satılmaması için baskı yapıyorlar; heykeller bile tesettüre sokuluyor; son olarak gazeteci arkadaşımız Gülden Aydın’ın kızı Ceren Aydın, İzmir Karaburun’da yobazların linç girişimiyle karşı karşıya kalıyor.
Ticaret, bankacılık, sanayi, ihale sektörlerinde oynanan İslamcı kayırma oyunlarını burada söz konusu bile etmiyorum.
MÜZİÇ VE MÜZMİN
Durum böyle iken bizim müziç ve müzmin kefiller, taraflı bile olsa durum değerlendirmesi yapacaklarına, iştah ve şehvetle Deniz Baykal’a saldırıyorlar.
Tehlikeyi göremeyecek kadar ahmak olabilirler. Mümkündür! Ama hiç olmazsa kendileri gibi olmayanlara saygı göstersinler! Yoksa, başkalarının haklı kaygılarına saygı göstermeyenlere, onlarla dalga geçenlere "müziç ve müzmin kefil"den daha başka bir sıfat aramak zorunda kalınır.