BANA kullandığınız terminolojiyi söyleyin, size kim olduğunuzu söyleyeyim. Eskilerin deyişiyle, geçinmeye gönlünüz varsa, kaypak, bulanık, içi boş terminolojiyle işiniz ol(a)maz.
Ya da kimileri bütün deyim ve deyişlerin içini boşaltıp boş gaz tenekesine çevirirler. Biz böyle değiliz ama böyle olanlar istemediğiniz kadar. İşte bu nedenle havanda su dövüyoruz.
Şimdi bazı kavramları tekrar ele alacağım:
* * *
Anadilde öğretim: Herhangi bir dilin ana okuldan itibaren, bütün öğrenim evreleri boyunca öğrenim, eğitim ve iletişim dili olarak kullanılması. Buna resmi dil ile öğretim de denir.
Anadilin özgürce öğrenilme hakkı: Anadilleri vatandaşı oldukları devletin resmi dili, öğretim dili olmayan insan topluluklarının kendi anadillerini özgürce öğrenme hakkı. Gündelik hayatta, özel hayatta ve sanatta kendini bu dilde ifade etme hak ve özgürlüğü.
Kopenhag kriterleri Türkiye’den Kürtler ve Müslüman olmayan azınlıklar için anadilin özgürce öğrenilmesi hakkının önündeki yasal engellerin kaldırılmasını istiyor.
Türkiye, Avrupa Birliği’nin bu koşulunu yerine getirmiştir. Ancak anadil öğretiminin devletin resmi okullarında ve öteki okullarda öğrenilmesi için düzenlemeler yapılması tavsiye edilebilir. Ama durum böyle iken, Kürtçüler, 2. Cumhuriyetçiler, fesat çevirmeye hevesli Sefil ("Sivil" değil) Toplum Örgütleri inatla "anadilde öğretim"i kullanıyorlar.
* * *
Fesat: Bozukluk, karışıklık, kargaşa, arabozucu; entrika, komplo... "la conspiration" (Fransızca): Devlete, hükümete karşı gizli fesat (çevirme).
"Fesat" sözcüğünü Kıbrıs sorununda, Avrupa Birliği ilişkilerinde, PKK ve Kürtçüler için kullanıyorum. "PKK fesadı", "Kürtçü fesadı" gibi. O zaman basıyorlar yaygarayı: "Kürt düşmanısın sen!"
"PKK fesadı" deyişi ile Türkiye Kürtlerine düşmanlık ya da hakaret etmem mümkün değil.
"Kürtçü": Kürt ırkçısı, Kürt Milliyetçisi, Kürt şoveni... Ayrılıkçı anlamına geldiğinden "Kürtçü fesadı"dan alınmak için Kürtçü ve fesatçı olmak gerekir. PKK yandaşı ve ayrılıkçı Kürt ırkçısı, milliyetçisi ve şoveni olmadıkça bu deyimlerden alınmanın olanağı yoktur.
Demokratik haklar ve hoşgörü: Birkaç gün önce Turgut Özal’ın kabinelerinde yer almış bir bakanla sohbet ediyorduk. Bana TBMM’de ve hükümette Kürtlerin yüzde otuzdan daha fazla temsil edildiklerini söyledi ve daha sonra ekledi: "Batı, Marmara, Ege, Akdeniz ve İç Anadolu bölgelerinde her ilden Kürt kökenli milletvekilleri var. Aday olup seçiliyorlar. Belediye başkanlıkları ve meclis üyelikleri de öyle... Ama benim Diyarbakır’dan, Hakkari’den, Van’dan, Siirt’ten, bir gayri Kürt olarak aday olmam ve seçilmem mümkün müdür? Değil! Öyleyse kim demokrasiden yana, kim hoşgörü sahibi ve barış sever?"
Bence çok haklı. O zaman 2. Cumhuriyetçilere, Kürtçülere ve üniversite hocalarına soruyorum: "Daha fazla demokrasi"den kastınız ne? Bir soru daha: Bütün ihalelerin İslamcı, Kürt ve Kürtçü müteahhitler arasında paylaşıldığını, paylaştırıldığını, laik Türk (ırk ve etnisite olarak değil TC vatandaşı olan) müteahhitlerin sinek avladıklarını hiç duydunuz mu?
* * *
Azgınlık bıçağının kemiğe dayandığı söyleniyor. Artık bunlar konuşulduğuna göre de doğruluk payı var. Aktarması benden. Peki siz ne diyorsunuz hakemler ve kefiller cemaati?..