PKK fesadını Kürt sorununa dönüştürdükten sonra "Kürtçülük Fesadı" evresini hızlandırmak isteyenler Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı sırasında bir kez söyleyip sonra ağzına almadığı cümleleri gündeme getirmeye, "ulusların kendi kaderini tayin hakkı" gibi kapitalist-komünist ütopyaları tekrarlamaya başladılar.
Kürtler için önce federasyon, sonra bağımsızlık istediklerini açıkça söyleyemedikleri için ağızlarındaki baklayı yedi dereden su getirerek çıkartıyorlar.
HAKLARI VAR MI
Şu soruyu soralım: Ahmet Türk’ün hayal ve iddia ettiği gibi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Kürtlerin kendi kaderlerini tayin hakkı var mıdır?
1. Elbette var: Seçimlerde oy kullanarak demokratik yoldan kendi kaderlerini tayin edebilirler. Etmektedirler zaten. İddiaya göre Bakanlar Kurulu’nda 13 bakan, TBMM’de üçte birinden fazla milletvekili temsilcileri var. Bu temsilcileri bir etnik parti marifetiyle seçmek istiyorlarsa bu siyasal partiler yasası tarafından yasaklanmış. Ve bu yasak uluslararası kurallara uygun!
2. Elbette yok: Çünkü, Birleşmiş Milletler, Avrupa Parlamentosu başta olmak üzere yüzlerce uluslararası kuruluşun üyesi olan, egemen bir Cumhuriyet Devleti’nin kimlikli vatandaşı olarak ve yasalar içinde kendi kaderlerini tayin etmenin bir tek yolu vardır: Demokratik seçimler. Yani uluslararası kurallar ve Cumhuriyet yasalarına göre federasyon ve bağımsızlık isteyemezler. Cumhuriyet kurulurken kendi temsilcileri aracılığıyla olumlu oy kullanarak kendi kaderlerini tayin etmişlerdir. "Devlet" yaz boz tahtası, iskambil oyunu değildir.
İÇ SAVAŞ TEHLİKESİ
Dünkü yazımda "Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı" ütopyasının nereden çıktığını açıklamıştım.
Lenin’in bizzat kendisinin gerçekleştiremediği, ardıllarının da tersine çevirdiği ütopyayı küreselleşen dünyamızda (!) tartışmamız anlamsız ve gereksiz. Bu kavramı şu anda Marksizmin "M"sinden habersiz Kürt şovenistler internet üzerinde tartışmakta. Bırakalım tartışsınlar! Bu kavramı günümüzde ancak ABD Başkanı Thomas Woodrow Wilson’ın kullandığı bağlam içinde hatırlayabiliriz: Yıkılan Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorlukları’nın içinde yer alan halklara özel devletçikler kurmak.
Ancak Wilson’ın bu emperyalist amaçlı "Ulusların kendi kaderini tayin hakkı" maddesini anımsayanlar rafa kaldırılmış bu maddenin kaderinin ne olduğunu bilmiyorlar.
Bu ilkenin ömrü bir yıl bile sürmedi. Wilson, 1919 sonunda "Ben o sözleri söylediğimde, her gün üstümüze gelen ulusların varlığına dair bilgiye sahip değildim" (Margaret MacMillan, Paris 1919, S.20) diye yakınıyordu ABD Kongresi’nde.
Öte yandan, Wilson’ın bu sözü bulup çıkarmasını bile talihsizlik sayan Dışişleri Bakanı Lansing daha işin başında kuşku içindeydi. "Asla yerine getirilemeyecek umutlar doğuracak. Korkarım binlerce hayata mal olacak!" (Paris 1919, S.19) diyordu. Nitekim milyonlarca hayata mal olmuştur. Türkiye’yi de iç savaşa sürükleyebilir!
SORUMLULUK GEREĞİ
ABD ve başkanı Bush’un Irak’ta oynadıkları oyun, Wilson’ın ünlü maddesinin çağdaş ve güncel yorumudur. Ahmet Türk ve arkadaşlarının eğer bir dirhem sorumluluk duygu ve düşünceleri varsa, "kendi kaderini tayin hakkı" hortlağını bir daha ağızlarına almazlar!