HÜRRİYET Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, 5 Eylül günü "Bizim Mahallenin Ülküdaşları" adlı ilginç bir yazı yayınladı. Hayatım boyunca hiçbir tekkenin, hiçbir dergáhın müridi olmadığım, kimseyle ülküdaşlık yapmadığım için söz konusu yazıda üstüme alınacağım bir taraf yok. Ancak Ertuğrul Özkök’ün yazısında itiraz etmem gereken bir bölüm var:
"İşte size küçük bir Türkiye ’potpurisi’. /Kimisi laik, kimisi ’mümin’, kimisi güya liberal, kimisi sözde demokrat. /Onlar ağzına geleni söyleyecek, kışkırtacak, hakaret edecek, maraza çıkaracak, işine geleni yapacak?/Size de hep dayak yemek düşecek. /Neden?
Sırf gerginlik yaratmamaya çalıştığınız için?"
* * *
İtirazım, laik sözcüğünün öteki sıfatlarla birlikte aynı bağlamda kullanılmasına. Örneğin, Mehmet Barlas "Artık laik demokratlar da var" (Posta, 10.09.07) diye yazarak Anayasal ve yasal laikliği demokrat olmamakla suçluyor. Sözcük konusunda titizlenmem bundan!
Kimileri de İslamcı iktidara elçilik ve çeşnicilik yaparken kendilerini demokrasi havarisi olarak sunuyor. Sözcük konusunda titizlenmem işte bundan!
Türkiye’de insanların kimisinin "mümin", kimisinin "güya liberal", kimisinin de "sözde demokrat" olmaları ya da olmamaları sadece kendilerini ilgilendirir. Olmalarının ya da olmamalarının yasal bir karşılığı ve yaptırımı yoktur. İnançsızlık, türlü-çeşitli liberal olmak, laçka demokrat yazılmak da suç ya da övünç nedeni değil. Ne anlama geldiklerini iyi bilmek koşuluyla sadece kişilik değerlendirirken kullanabiliriz bunları.
* * *
Ancak: Laiklik bireyin yasal ve anayasal boyutu, hakkı ve sorumluluğudur. Hiç kimse laiklik ile şeriatı yan yana ya da karşı karşıya kullanamaz. Ve kendi özel tanımını yapamaz!
Laik’in ılımlısı, jakobeni, azgını, radikali, köktencisi, fundamentalisti olmaz. Laik sadece laiktir. İmam hatip okulları normal liselerin yerine hazırlanırken, sivil liselerin yerine geçirilirken göstermemiz gereken laik tepkiyi, kim hangi hak ve yetki ile jakoben, azgın, köktenci, fundamentalist olarak tanımlayabilir? Kimse!
Çankaya’ya çıkan türbanı bireysel inancın gereği olarak sunanlara, o bireysel (dinsel) inancın sadece türbanla sınırlı olmadığını neden hatırlatmayalım, bu gerçeği neden gözlerine sokmayalım?
Anayasa, laiklik, medeni hukuk, ticaret ve borçlar hukuku, modern aile hukuku Tanrısal düzene, Kuran’a ve bireysel inanca aykırı değil mi? Elbette aykırı; öyle olmalı ve öyle kalmalı! Türbanı kendilerine bireysel inancın bayrağı yapanlar medeni nikáhı, faizi ve kredi kartını neden reddetmiyorlar, mirası neden Kuran’a göre bölüşmüyorlar? Din gibi laik düzen de bir bütündür. Birincisi öteki dünyada, ikincisi bu dünyada. Laikliği savunmamı ya da savunma tarzımı hiç kimse kışkırtma olarak tanımlayamaz, maraza çıkardığımı öne süremez. Çünkü yaptığım iş Anayasa’ya ve yasalara uygundur. Hakarete gelince: Ben kimseye hakaret etmem. Adımın önünde kullandıkları "Jakoben" sıfatı hakaret değilse, benim kullandığım "Yenimürteci" sıfatı da hakaret değildir.