Elit çikolatası

BİR süre önce, çok erken kalktığım bir sabah, Prof. Dr. Nur Vergin’in "Siyasetin Sosyolojisi"nin (Bağlam Yayınları) "Elit Teorisi ve Siyasetin Belirleyiciliği" bölümünü okurken, bir yandan da kafamda bu okumakta olduğunuz yazıyı tasarlıyordum.

Özellikle AKP iktidarının ikinci döneminden itibaren Türkiye siyasetini değerlendiren yabancı yazar ve yorumcuların, laik ya da Kemalist elitlerin (seçkinlerin) hál ve gidişlerini eleştirdiklerine tanık olduk. Bu zevata göre "bu elit" statükocu idi, sahip olduğu ayrıcalıkları elinden kaçırmak istemiyordu. Böyle bir zırvasal değerlendirmeyi ancak "elit"in ne olduğundan habersiz kafalar yapabilirdi. Ama lejyonerlerinin desteklediği bu yorumlar, AKP iktidarının pek çok hoşuna gidiyordu. Çünkü bu iktidar da "elit" ile "aristokratı" birbirine karıştırıyordu. Şunu kesinlikle bilelim ki günümüzde elit ya da seçkin denen katmanın aristokrasi ile hiçbir ilişkisi bulunmamaktadır.

HER TÜRDE VAR

Abdest alırken ayağına ibrikle su döktüren politikacı da, karısı Washington’un en şık lokantalarında ender yemekler ısmarlamayı beceren politikacı da, ev kapısının önüne ayakkabı yığan Merkez Bankası Başkanı da, oğulları, damatları 30 yaşından önce "sahip" durumuna gelen politikacı da seçkindir, elittir. Düğünlerde aldığı armağanları sermayeye dönüştürme yeteneğine sahip olan siyasetçiler de elittir.

Her türün kendi eliti vardır! Özellikle de Türkiye’de! Çünkü Cumhuriyet "parasız yatılı" politikasıyla, elit olma yolunda halk çocuklarının önünü ardına kadar açmıştır. "Çoban Sülü", "Takunyalı Turgut", "Kasımpaşalı Recep Tayyip", "Gayserili Abdullah" benzerleri Cumhuriyet’in ardına kadar açtığı kapıdan geçerek "ülke yöneten seçkin" kadrosuna katılmışlardır. Bunlara Anadolu’da eşraf denir. "Eşraf-ı belde": Memleketin ileri geleni!

Beni şaşırtan: Demokrat Parti, Adalet Partisi, ANAP, Doğru Yol Partisi, MHP ve AKP’nin elit ve seçkin’in anlamını bilmeden, kendilerinin de birer yönetici elit ya da seçkin olduğunun farkına varmadan CHP’yi, laik Kemalistleri elit (seçkin) olmakla suçlamalarıdır. Recep Tayyip Erdoğan halkın içinden geldiği için milli iradeyi temsil etmek hakkına sahipmiş (!) ama Deniz Baykal "hanedan evladı" imiş! Destur de bre, çarpılırsın!

Alnımın yazgısı olan "tamircilik"i yapmak için bir kez daha alet kutusunu açalım: İster sağcı, ister solcu, ister futbolcu olsun her ülkeyi elitler (eşraf) yönetir! Halk yönetmez! Halkın seçtiği temsilciler yönetirler ki ya elittirler ya da yönetici olduktan sonra seçkinleşirler.

Doğal olarak teokratik, aristokratik, monarşik katmanların sahip olduğu seçkinler zümresinden söz etmiyoruz. Yöneticilerin iyi-kötü demokratik yöntemlerle seçildiği rejimlerden söz ediyoruz. Adamları yönetmesi için hem seçiyorlar, sonra da "seçkin" olmakla suçluyorlar. Ya da işgal ettikleri makamları, banka hesaplarını, kasada sakladıkları tapuları, hisse senetlerini unutup "adam gibi" seçkinlere küfrediyorlar.

AKP’NİN ELİTLERİ

Kurtuluş yok, bütün rejimlerde yönetici sınıfı seçkinler ("eşraf", "notable") oluşturur. Bu kaçınılmaz! Ama önemli olan "elit"i seçkin yapan kalitelerdir. Şimdi örneklerine mebzul miktarda rastladığımız Yedi-Sekiz Hasan Paşa da bir zamanlar elit idi! Şimdi zibil gibi!

AKP’nin eliti de türban konusunda baş ile kıçı birbirine karıştıran Cüneyd Zapsu gibilerden oluşuyor.
Yazarın Tüm Yazıları