1 NİSAN 1962-30 Eylül 1963 tarihleri arasında yedek subaylık hizmetimi Bornova (İzmir) 57. Er. Eğ. Tugayı’da yaptım. “Aylak Adam” ile “Anayurt Oteli”nin yazarı Yusuf Atılgan da o yıllarda Manisa’nın Hacırahmanlı Köyü’nde otururdu.
Yusuf Abi cumartesi-pazar günleri İzmir’e gelir, ya bizde ya da Entelektüel Şoför İhsan Bayram’da kalırdı. Yusuf Abi ile şimdi romancı olan Entelektüel Şoför İhsan her hafta Alsancak Stadyumu’na maça giderlerdi. Tugayda nöbetçi değilsem onlara ben de katılırdım. Yusuf Abi o sıralar tiyatro oyuncusu güzel Serpil Gence’ye âşıktı. Evlenme umudunu Spor Toto’ya bağlamıştı. Ancak Altay ile Beşiktaş’a sadece galibiyet yazardı. Beraberlik ve yenilgiye eli varmazdı. Bazen “Senin edebiyatçılar bizim futbol maçına gittiğimizi bilseler bizi küçümserler” derdi. Ama küçümsenmek bizim umurumuzda değildi. VOLEYBOLDA MİLLİ HOCA Beni düzyazı yazmaya yönlendirip yüreklendiren iki kişiden biri Memet Fuat’tır. Öteki Attilâ İlhan. Memet Fuat yazı aksattığım aylar mektup yazar “Adam Sanat” için yazı isterdi benden. 1989’da İstanbul’a yerleştim ve her hafta onu görmeye Maslak’taki Adam Yayınevi’ne gitmeye başladım. Memet Fuat’ın Yeşilyurt Voleybol Takımı’nı kurduğunu pek az insan bilir. Yeşilyurt’ta ve voleybol milli takımında antrenörlük yaptığını. Verdiğim yazı ve şiir zarflarını hemen çekmeceye koyar, bir hafta önce kaldığımız yerden devam ederdik. Memet Fuat’la pek edebiyat konuşmazdık. Eski maçları, eski futbolcuları, eski golleri konuşurduk. Benim için çok değerli anlardı. Rahmetli şair Kemal Özer de sıkı Beşiktaşlı idi. Son zamanlarını bilmiyorum ama 80’lere kadar İnönü Stadı’ndaki maçları kaçırmazdı. TAKIMDAN VAZGEÇİLEMEZ Uluslararası Şiir Forumu (POESİUM 1991) sırasında havaalanında karşıladığım Polonyalı şair Miroslav Holup’un selam-sabahtan sonra bana ilk sorusu bir gece önce oynanan bir UEFA kupası maçını sormak olmuştu. Havaalanından otele kadar hep futboldan konuşmuştuk: İnsan cinsiyet değiştirebilirdi, eşinden boşanıp sevgilisinden ayrılabilirdi, politik düzlemde sağdan sola, soldan sağa geçebilirdi, bir vatandaşlıktan vazgeçip başka bir ülkenin vatandaşı olabilirdi. Bunların hepsini insanın kendisi ve başkaları kabul edebilirdi, ama tuttuğu takımın taraftarlığından vazgeçemezdi. Lizbon’da bulunduğum, yalnızlıktan bunaldığım bir gece, otelin barında barmenle Galatasaray konuştuğumu anımsıyorum. Adam bütün futbolcuları tanıyordu. ARTIK FUTBOL YAZMAM Ama artık futbol yazısı yazmayacağım. İki yazı yazdım, özellikle Fenerbahçelilerden sıkı bir zaparta yedim. Yazılarımın fanatiği olan bazı okurlar derbi maçında Keita’nın atılmasıyla ilgili yorumumu hoşgörmemişlerdi. Aralarında beni artık okumayacaklarını yazanlar oldu. Her şeyi yazmamı kabul ediyorlardı ama Fenerbahçeliliklerini (kendilerince) rencide(!) etmemi kabul edemiyorlardı. İşte böyle çok zorda kalmaz isem bir daha asla futbol yazısı yazmayacağım. Ama bir başka dünya mümkündür!