EĞİTİM-Sen hakkındaki kapatma davası ve bu davanın reddine ilişkin olarak gazetelerde yayınlanan yazıların ne demek istediğini bir türlü anlayamıyorum.
‘Anadilde öğretim’ ile ‘anadilin özgürce öğrenilmesi hakkı’ arasındaki farkı medyanın büyük bir çoğunluğu ne yazık ki hálá öğrenemedi.
Öğretimin yapıldığı dil, devletin anayasasında belirtilen dildir ve devletin egemenlik haklarıyla ilgili en önemli göstergelerden biridir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Madde 3: ‘Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe’dir.’ (Değiştirilemeyen, değiştirilmesi teklif edilemeyen maddelerden biri.)
Bu açıdan bakınca Türkçe’yi anadil olarak değil resmi dil olarak tanımlayabiliriz. Bunun anlamı şudur: Türkiye Cumhuriyeti okullarında öğretim dili Türkçe’dir, onun dışında başka bir dille öğretim yapılamaz.
* * *
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Madde 42: ‘Türkçe’den başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına anadilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez.’
Ancak, Avrupa Birliği’nin de koşul olarak öne sürdüğü gibi Türkiye’de ailelerinde Türkçe’den başka bir dil konuşan vatandaşların bu dili özgürce öğrenmeye hakları vardır.
Fakat, Türkçe dışında Türkiye’de konuşulan herhangi bir dille okullarda öğretim yapılamaz. Bu kural, bir-iki istisna dışında dünyanın bütün egemen ülkelerinde geçerlidir. Bu nedenle Türkiye’de ‘anadilde öğretim’den söz etmek son derece yanlıştır. Örneğin, bir gazetede yer alan‘Kürtçe öğretim engellenmemeli’ ara başlığı ‘Öğrenimin Kürtçe yapılması engellenmemeli’ anlamına gelir ki böyle bir yasal hak söz konusu değildir, olamaz. Gazete sanırım ‘Kürtçe’nin öğrenilmesi engellenmemeli’ demek istemektedir.
Gazeteler ‘Dil bütünleştirir’, ‘Dil ülkeyi bölmez, birleştirir!’ diye manşetler atıyorlar. Dilin ne yapacağı belli olmaz, bilinçsizce ve yanlış kullanılan dil ülkeyi helva gibi dağıtır.
* * *
Mersin’de bayrak yakılmasından sonra Kürt ileri gelenleri ‘ortak vatan’dan söz ediyorlar. ‘Kınıyoruz, o bayrak bizim de bayrağımız’ gibi özürü kabahatinden büyük laflar ediyorlar.
Türkiye Türk-Kürt anonim şirketinin malı değildir, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının vatanıdır. ‘Bizim de...’ ne demek, ayrımcılığın itirafı değil mi?
Kabine içinde düzgün konuşması, dil bilinci ve hukuk mantığı ile dikkatleri çeken Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, olan biteni yalınlaştırarak yorumluyor:
‘Zana ve arkadaşları da bu olayları kaşıyorlar. Bir yandan bu olayları tasvip etmediklerini, kınadıklarını söylüyorlar; ama öbür yandan ‘Her şeye ortağız’ diyorlar. Türkiye’yi bir şirket gibi görüyorlar. ‘Şu kadar hissemiz var, bize düşeni isteriz’ demeye getiriyorlar.’ (Hürriyet, 23.03.05)
* * *
Bayanlar ve baylar, dikkat, diller (lisanlar) pimi çekilmiş el bombasına benzer, en küçük bir gaflet onun patlamasına yok açar. Belçika, Valonlar ile Flamanların ortak vatanıdır; ama Türkiye bir ‘vatan’dır, kimsenin ‘ortak vatan’ı değildir; Türk bayrağı devletin bayrağıdır, kimsenin ‘Bizim de bayrağımızdır’ diyebileceği, ‘de’ edatlı bayrak değildir.