ÇOK sıkışık bir zamanda, bir televizyonda, birine “Sizin ne işiniz var CHP’de?” sorusunu duyunca, işimi bırakıp kısa bir süreliğine televizyonun başına geçtim. Engizisyon işkencesinden geçen kişi, meğer CHP Parti Meclisi’ne (PM) seçilen ilahiyatçı Prof. Dr. Muhammet Çakmak imiş.
Hangisi iyi, hangisi kötü bilemem ama köşemenlerin yazdığına göre “klasik” bir din adamıymış, “bobstil” değilmiş, yani “reformcu” falan değilmiş. Ben elin ipiyle kuyuya inmem. Göreceğiz. CHP’ye gelmesinin elbette bir hikmeti vardır. Benim için neredeyse tek ölçü var: “Kuran’da yeri var” demesi ya da dememesi! NE İŞİN VAR CHP’DE? İlahiyat profesörünün başına hörelenmişler, CHP’ye girmesinin ontolojik (varlıkbilimsel) bir çelişki olup olmadığını soruyorlardı. Prof. Dr. Muhammet Çakmak nasıl cevap verdi, duymadım, dinlemedim. Elbette kendince sağlam bir gerekçesi vardır. Beni Muhammet Çakmak’ın cevabından çok, sorunun kendisi ilgilendiriyor. Prof. Dr. Çakmak’a demeye getiriyorlar ki: “Ey arkadaş sen imam hatip mezunusun, ilahiyat eğitim ve öğretiminden geçmişsin, koskoca profesör bile olmuşsun, ne işin var senin cumhuriyetçi ve laik bir partide? Senin yerin AKP, Saadet Partisi, Halkın Sesi Partisi (HSP), Milli Görüş partileri. Sen bir Müslüman din adamı olarak, laik ve demokratik cumhuriyet düzenini savunamazsın, karşı olmalısın! Bu parti ‘cumhuriyetçi-devrimci-laik’ bir parti, sen ancak cihatçılık anlamında devrimci olabilirsin! Wahhabi-Selefi anlamında, Al-Nahda ve Müslüman Kardeşler anlamında tersine devrimci olabilirsin!” DOGMATİK BUYRUKLAR Dinin ve din adamının statüko bağlamındaki statik konumunu demir kazık ile saptayan dogmatik bukağı ve buyruklar bunlar. Din ve din adamı, özgürlükçü, eşitlikçi, adaletçi olamaz! Din ve din adamı, statükonun, kapitalizmin, sömürünün, zorbalık ve diktatörlüğün hizmetindedir, anlamında. Din adamı, tarikat şeyhleri, cemaat önderleri, imamlar, hocalar, hacılar şimdiye kadar hep statükoyu, kapitalizmi, totalitarizmi, emperyalizmi savundu(lar). Tutucu, gerici, ırkçı siyasetin emrine girip, CHP için, TİP için, “Bunlar komünisttir, Allah, Peygamber ve din düşmanıdır, bunlarda namus diye bir şey yoktur, karılarını da ortak kullanırlar” diyerek dağ-tepe dolaştılar. Herhangi bir sol ile bu din ve din adamının izdivacı kuşkusuz mümkün değildir! ZEKÂTI İLAÇ GÖSTERMEYECEK Fakat, bu ülkede dini bütün, gerçekten Müslüman, İslamcılığın müzmin hastalığının farkında olan, dünya sorunlarının çözümlerini Kuran ve Hadis referanslarında aramayan; aksine bilimsel çözümlere kafa yoran insanlar ve din adamları vardır. İzdivaç bunlarla olur. Bir din adamı düşünün ki, “İslam yoksulların yanındadır!” diyecek ama “fitre ve zekât”ı yoksulluğun ilacı olarak göstermeyecek. Tıpkı bir işçi ve sendika temsilcisi gibi, devrimci öğrenci gibi mülkiyeti, borsaları, vergi oranlarını, sendikaları, işçi haklarını tartışacak. Böyle bir din adamı ve onun temsil ettiği din ile bir sol partinin çatısı altında izdivaç mümkündür! Ancak, o din adamı “Fethullah Gülen bilgedir. Saygı gösterilmesi gerekir. Başörtüsüne karşı çıkmak ilkelliktir” demeyecek. İşte bu kesin!