Kanada'nın Willowdale kentinden gönderilmiş bir mektup aldım. Okurumun 15 Nisan 2001 tarihinde yazıp New York büromuza gönderdiği mektup doğal olarak elime epeyce geç geçti. Ama sonunda amacına ulaştı. Mektubu olduğu gibi aktarıyorum:
'Sayın Özdemir İnce Beyefendi,
Hürriyet'te 'Öfkeli Ermeni' yazınızı okudum. 3 Nisan tarihli. Eski yazınızı okumadım. Ne yazdığınızı bilmiyorum. Ancak bildiğim bir şey var. Şu Hürriyet yazarları çoğunlukla taraf tutar. O size küfür eden adamı hiç hoş görmedim. Çok ayıp etmiş.'
'Yazınızda diyorsunuz ki, soykırım iddialarının bir yalandan ibaret olduğunu savunan şerefli, onurlu, ádil ve tarafsız tarihçiler pek yakında başlayacak. Şeref ve onur herkeste var. Başlasa ne olur? Tarihçiler o günü yaşadı mı? Siz Özdemir Bey o günü yaşadınız mı? Ben de yaşamadım. Fakat o günü yaşayan talihsiz bir aileden dünyaya geldim. Babam Muş'un Tirmit köyünden yedi kardeşin bir tanesi. En büyük, 14 yaşında. Onu bir Terekeme Ömer isminde birisi evlat edinmiş. İsmi ve dini değişmiş. Anam da Sarıoğlan köyünden. Bir anam, bir de Çerkez Kirkor derlerdi bir adam kurtarmış. Onu da Çerkezler evlat edinmişler. Anamı da Aleviler hizmetçi almışlar. Babam ölene kadar aradı bir köylü bir akraba kimseyi bulamadı. Ki kırktan fazla kuzen ve akraba varmış. Babam hep ağladı, neden ben de ölmedim derdi. Bir de kocam. Ercis'tenmiş. Kimsesi yok. Onu da Kör Hüseyin Paşa'nın oğlu Murat Bey evlat edinmiş.'
'Şimdi soruyorum Özdemir Bey, bu bir soykırım değilse nedir? Birkaç insan anarşist diye o kadar insan kılıçtan geçirilir mi? Siz okumuş, tahsilli bir insansınız. Yalan deyince insanın çok gücüne gidiyor. Hani bir laf var, hem zaplı hemi zorlu. Ben babamın arkadaşlarından bu olay hakkında duyduklarımı yazsam tepeniz yokarı fırlar. Geçenlerde H.Bil beye yazdım. Yine diyor, Ermeninin iğrenç yalanı diyor. Demek ki insanlar değişmiyor. Belki elinizde değil. Kendi milletinizden başkasına sevginiz yok. Zaten kendi milletinize bile sevginiz yok. Herkesi hakir görme yaratılışınız var. Gavur lafı herkesin ağzında. Gavur cehenneme gidecek. Nereden biliyorlar kim gelmiş. Kim günahkar, kim tövbekar. Bunları yalınız Allah bilir. Eğer varsa. Bazan şüphe ediyorum, çünkü dünyada o kadar haksızlıklar oluyor ki, diyorum ki nerede acaba? Beni affetsin. Daha fazla başınızı ağrıtmamayım. Ben cahil, yaşlı bir kadınım. Sizi kıracak bir şey yazdımsa özür dilerim. Her şey gönlünüzce olsun. Saygılarımla.'
***
Okurumun yazdıklarının hepsine inanıyorum. Doğrudur. O dönemde olmuştur. Kesinlikle yalan değildir. Bu olayın yüzlerce, belki binlerce örneği vardır. Bunlar inkár edilmiyor. Bunları o dönemi yaşamamış olan tarihçiler de inkár etmiyor. Kuşkusuz o dönemi yaşamış olanların tanıklıkları önemli. Tarihçiler bu tanıklıkları da belge olarak kabul ediyor. Belgeleri inceliyorlar ve sonunda bir karar veriyorlar. Bu olay bir 'Soykırımdır' diyorlar ya da 'Soykırım değildir' diyorlar.
Okurum, soykırımın ne olduğu konusunda yazdığım inceleme yazılarını okudu mu acaba?
Bana yazdıkları, ailesinin başından geçmiş ve doğru olduğuna kesinlikle inandığım bir olay. Ama buna benzer örnekler 1915 Ermeni olaylarının Yahudi holokostuna benzer ve ona örnek olmuş bir 'Soykırım' olduğu anlamına gelmez. Soykırım çok başka bir şey. Ama insanlar, 'Bu olay soykırım değildir' denildiği zaman, kendi kişisel ve ailevî trajedilerinin inkár edildiğini sanıp kızıyorlar, üzülüyorlar.
Tarih bilimi, birer gerçek olsalar da bireysel ve ailevî trajedilerin ötesinde, daha karmaşık gerçekleri konu edinir. Trajediyi yaşayan insanların tarafsız olmasını istemeye hakkımız yoktur. Ama Tarih biliminin , tarihçilerin tarafsız ve ádil olmalarını; gerçekleri, olayları, bunlarla ilgili tanıklık ve belgeleri bilimsel ölçüler içinde yan tutmadan değerlendirmelerini bekleriz.
'Yalancı' oldukları ileri sürülenler söz konusu trajediyi yaşamış olanlar değil, tarihçilerdir.
Benim ailem de Çukurova'da 1918-1922 yılları arasında, Ermeni çetelerinin, Fransız-Ermeni taburlarının önünde 'Kaç Kaç!' denilen olayları yaşamış ve birkaç kurban vermiş, halamın kocasının hayatını bir Ermeni aile kurtarmıştır, ama bu olayların bir 'Soykırım' olduğu iddialarını da kuşkuyla karşılarım.
***
Okurum, 'Kendi milletinizden başkasına sevginiz yok. Zaten kendi milletinize bile sevginiz yok. Herkesi hakir görme yaratılışınızda var,' diyor. Demek ki Türkler hakkında böyle, olumsuz bir izlenimi var. Kendisine 'Gavur!' diye hitap eden, kendisini horlayan insanları elbette hayırla yad edecek değil. Ama bir bilse ki kendisine 'Gavur' diyenler de aşağılanmıştır, horlanmıştır. Ama neye yarar!