‘ORDU provokasyona geçti. PKK da buna silahla cevap verdi.
Ordu, PKK ile çatışmayı seviyor, bu da orduyu merkezde ve gündemde tutuyor’ diyen Avrupa Parlamentosu Türkiye Karma Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk’ın patavatsızlıkları hakkında Hürriyet Avrupa’da çok yazı yazdım. Eşbaşkan olduğundan bu yana izini sürmekteyim, ama bir kışkırtıcı ajan mı yoksa sinsi bir düşman mı, buna henüz karar veremedim.
ARTIK UTANIRLAR DİYE DÜŞÜNDÜM
Ne var ki Türk Silahlı Kuvvetleri’ni provokatörlükle suçlamasını duyunca mal bulmuş Mağribi gibi sevindim: Hükümetin Kıbrıs ve Avrupa Birliği politikasını gözü kapalı destekleyen, imam hatip, üniversiteler, cami dayatması, türban, imam hatipliye çifte diploma, içki yasağı ve Öğrenim Birliği’nin çiğnenmesi konularında da hükümetin uygulamalarını görmezden gelen neoliberal İkinci Cumhuriyetçilerin köşeye sıkışacaklarını düşündüm. Artık utanırlar da AKP hükümetini ve Avrupa Birliği’ni bir ucundan eleştirirler, diye düşündüm.
Ama yanılmışım! Çok önemli bir Avrupa Birliği temsilcisinin PKK’ya arka çıkması, bu zevatı tedirgin etmiyor. Belki de Joost Lagendijk’ı dolduruşa getirenler de bu zevattan başkası değildir. İşgal döneminde bir İngiliz Muhibbi Cemiyeti (İngilizseverler Derneği) vardı. Günümüz Avrupa Birliği Muhibleri, bu derneğin üyelerinden çok daha pervasız!
SAĞLIKLI İLİŞKİ ‘EVET AMA’CILARLA
Ülkemizde Avrupa Birliği’ne karşı üç belirgin tavır var:
1. Kayıtsız şartsız ‘Hayır’ diyenler.
2. Kayıtsız şartsız ‘Evet’ diyenler.
3. ’Evet, ama...’ diyenler.
Ben, ‘Evet, ama’ diyenlerin arasında yer alıyorum. Siyasal söylemin seçkin terminolojisiyle değil, sıradan cümlelerle düşüncemi açıklayacağım: Denizi görmeden paçayı sıvamamaktan, ağzı açık ayran delisi olmamaktan, Avrupa Birliği’nin karşısında ağzı peynirli karga olmamaktan, eşeği sağlam kazığa bağlamaktan yanayım.
Ve Avrupa Birliği ile en sağlıklı ilişkiyi ancak ‘Evet, ama’cıların kurabileceğini düşünüyorum.
Ancak hükümetin, Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek’in ağzıyla Joost Lagendijk’ı kınaması, bir savunma tepkisi olduğu için, hiçbir önemi yoktur. AKP hükümeti, Lagendijk’ın sözlerinin bir resmi görüş olup olmadığını Avrupa Parlamentosu’na ve Avrupa Birliği’ne, Avrupa Komisyonu’na mutlaka sormalı ve gelecek yanıtı beklenmeden Lagendijk’ın görevinden ayrılmasını istemelidir.
ANLAMAK İSTEYENE İKİ MUSİBET...
Ayrıca, Lagendijk’ın TSK’yı suçlayan sözleri ile Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) düzenlediği Kürt Ulusal Demokratik Birlik Toplantısı’nın Cumhuriyet’in üniter yapısını reddeden bildirisi arasında mutlaka ilişki kurulmalıdır. Bildiri, Kürtlerin kendi kaderlerini tayin hakkı, özerklik ve federasyonu savunmaktadır.
Joost Lagendijk mektubunu, Kürt Ulusal Demokratik Birlik Toplantısı’nın zarfına koyarak gönderdi. Anlamak isteyene, iki musibet bin nasihatten daha evladır!