Batı'nın gördüğü Türk

DUYDUĞUM zaman tüylerimi diken diken eden cafcaflı konfeksiyon cümleler vardır, bunlardan birkaçını yazayım: Kendimizi tanıtamıyoruz; tarihimizle yüzleşelim; geçmişimizle barışalım!

Kestirmeden söyleyeyim: Uluslar kendilerini reklam kampanyalarıyla tanıtamaz; karşımızdaki insanların da tanımaya niyetli olması gerek! Öteki iki cümle ise tam anlamıyla aptal tuzağıdır, yemek isteyen buyursun.

* * *

Bu işler edebiyat dergilerinde çok daha iyi yazılıp tartışılıyor. Örneğin, Roni Margulies'in Adam Sanat dergisinin Mayıs 2003 sayısında yayımlanan ‘‘THE TERRIBLE TÜRK’’; BATININ GÖRDÜĞÜ ‘‘TÜRK’’ başlıklı yazısını okumanızı salık veririm. Adına bakıp Roni'yi ecnebi sanmayın, bizden, şiir ve yazılarını Türkçe yazan bir şair ve yazar.

* * *

Charles Darwin (1809-1882), ‘‘Özyaşamöyküsü’’nde yer alan, W.Graham'a yazdığı 3 Temmuz 1881 tarihli mektupta şunları yazıyor (Roni Marguiles'in yazısından aktarıyorum):

‘‘...Kanımca, doğal eleme uygarlığın gelişmesine senin düşündüğünden daha fazla katkıda bulunmuştur ve bulunmaktadır. Hatırlasana, daha birkaç yüzyıl önce Avrupa ulusları Türklerin egemenliği altına düşme tehlikesiyle karşı karşıyaydılar; şimdi ise bunu düşünmek bile ne kadar garip, değil mi? Daha uygar olan Kafkas ırkları, var olma mücadelesinde Türkleri fena halde yendiler. Çok da ileri olmayan bir tarihte dünyaya bakacak olursak, her tarafta düşük düzeyli ırkların pek çoğunun daha yüksek, uygar ırklar tarafından bertaraf edilmiş olduğunu göreceğiz.’’

* * *

Darwin'in büyük bir doğabilimci olması, onun tarih ve sosyoloji derslerinden sıfır almasını engellemiyor. Elbette doğal eleme insan toplumları için de geçerli. Ama insan toplumları sadece biyolojik bir varlık değil ki... Tarihsel, ekonomik ve kültürel bir varlık. Bu nedenle dinozorların yazgısını herhangi bir ulusa ölçüt almak mümkün değil.

Büyük doğabilimci Türkler hakkında kendisine aktarılan ‘‘Türk imgesi’’nden öç almak için bilimin kolunu kanadını kırıyor. Kasap Paul'den, fırıncı George'dan farksız bir bilim adamı!

* * *

Zengi, Nureddin, Kuduz, Baybars ve Kalavun gibi Türk komutanların yönettiği Haçlı Seferleri'nde tohumu atılan ve Konstantinopolis'in düşmesiyle ilk filizini veren Türk imgesi kısa bir zamanda bir cehennem ağacına dönüştü. Bu cehennem ağacının Avrupa'da birçok dalı var. Bu tarih bizim tarihimiz. Batı'nın kafasındaki imgeyi biz yaratmadık, ortak tarihimiz yarattı. Eğer Avrupa ‘‘Türk’’ü tarihsel, ekonomik, psikolojik, sosyolojik ve kültürel bir varlık olarak değil de hálá geçmiş yüzyılların imgesine (‘‘Zalim, tembel, namussuz ve ahláksız Türk’’) göre algılıyorsa bu marazi durumun köklerini kendinde aramalı.

Çünkü ‘‘Zalim, tembel, namussuz ve ahláksız’’ sıfatlarını her ulusun adının önüne yazmak mümkündür.

Kendimizi tanımamızı, tarihimizle barışmamızı, kendimizle yüzleşmemizi isteyenler yukardaki dört sıfatı ulusal niteliğimiz olarak kabul etmemizi de istiyorlar mı?
Yazarın Tüm Yazıları