KİMSENİN cinsel hayatı ve tercihleri ilgilendirmez beni. Ancak, 1 Mart 2009 tarihli Pazar Vatan’da yayınlandığı için, gazetenin kamusal alana aktardığı bilgileri kullanacağım. Kullanacağım bilgi 1950-1960 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanlığını yapmış olan Adnan Menderes’le ilgili.
Gazetenin elemanlarından Buket Aşçı, roman yazarı Yılmaz Karakoyunlu ile bir söyleşi yapmış. Söyleşinin konusu Adnan Menderes’in aşkları.
Bugün bu konuda yazacağım, ama bir başka düzlemde yazacağım. Aşk faslını kısa keseceğim.
Yalnız bir şey itiraf edeceğim: 1956-1960 yılları arasında Ankara’da yaşadım. Öğrenciydim. İkinci Yenici Pazar Pastası ve Salim (Şengil) Amca’nın Seçilmiş Hikayeler ve Dost dergileri yüzünden haftanın birkaç günü Rüzgárlı Sokak’taydım. Rüzgárlı Sokak o yıllarda Ankara’nın Babıáli’si idi. Gazeteci arkadaşlarım vardı. Bazen Ahmed Arif’in çalıştığı gazetede sabahlardım. Ama Adnan Menderes’in aşklarını 27 Mayıs’tan önce duymamıştım.
AYAK YIKATMA
Adnan Menderes’in aşkları Yassıada duruşmalarında ne yazık ki dava konusu oldu. Ayhan Aydan tanık olarak dinlendi ama Suzan Sözen’in tanık olarak dinlenip dinlenmediğini hatırlamıyorum.
Yıllardır basında bu konuda birçok yazı ve söyleşi okuduk. En sonuncusu olan Yılmaz Karakoyunlu söyleşisi öyküyü bir kez daha hatırlatıyor.
Adnan Menderes’in Ayhan Aydan ve Suzan Sözen ile ilişkilerinin ortak özelliği bu iki hanımın da ilişki döneminde fiilen evli olmaları.
Kendi ifadesine göre Suzan Sözen, Menderes’in koynuna girerek Emniyet Müdürü olan kocasının atama yerini değiştirtmiş.
Benim tuhafıma giden, Adnan Menderes’in eve geldiği zaman sevgilisi soprano Ayhan Aydan’a ayaklarını yıkatması. Neden acaba? Bir maço fantezisi mi?
KİMSE AŞAĞILAMADI
Bu ilişkiler üzerine romanlar yazılmadıysa yakında yazılır, film yapılmadıysa yakında yapılır. Belki de yapılmıştır. Sinema izlemediğim için bilemiyorum.
Fakat dikkatimi bir şey çekti: Adnan Menderes’in aşklarını diline dolayan, Menderes ve sevgililerini küçük düşüren gazete yazılarına rastlamadım. Adnan Menderes ve temsil ettiği politikayı sevmeyen, dahası bunlardan nefret eden onlarca gazeteci var ülkede. Bunların hiçbirinin ne Hürriyet’te, ne Milliyet’te, ne Cumhuriyet’te, ne Akşam’da, ne Vatan’da bu aşk ilişkileri konusunda aşağılayıcı bir yazısına rastlamadım. Bu hoşuma gitti!
MUSTAFA KEMAL OLSAYDI
Şimdi düşünüyorum da Mustafa Kemal’in (ya da İsmet İnönü’nün) sevgilileri olsaydı, sevgililerinin kocaları bu ilişkiyi bilselerdi; Mustafa Kemal’in, kocalar evdeyken sevgililerinin evine gittiği şu günler ortaya çıksaydı, İslamcı, dinci, muhafazakár sağcı gazeteler ve televizyonlar yeri göğü inletmezler miydi? Neden susuyorlar?
Bir zamanlar Çetin Altan’ın viskisini, şimdilerde Ertuğrul Özkök’ün şarabını dillerine dolayanlar bu konuda neden sustular her zaman? Susmaları çok iyi aslında, ama benim anladığım anlamda susmuyorlar, "Bizden" kaygısıyla susuyorlar.
Onların her şeyleri iyidir, hastır! Hırsızları da, dolandırıcıları da, hortumcuları da, hoca efendileri de, oğlancıları da, zamparaları da, mahbûbeleri de. Hepsi birbirinden iyidir!
Veyl ki veyl, vay ki vay, cumhuriyetçilere, solculara ve devrimcilere!...