ABD ve Ermenistan sorunu

Ermeni soykırımı iddiaları konusunda ABD gene gündemde. ABD Başkanı herhangi bir söylevinde ‘Ermeni Soykırımı’ deyimini kullanacak mı, kullanmayacak mı?

Neredeyse alıştık: Seçim propaganda konuşmalarında Ermeni cemaatine soykırımı tanıyacakları vaadinde bulunurlar, ama başkan seçilince ağız değiştirirler. Bu tavır Ermenileri kızdırır, Türkleri sevindirir. Bu yıl gene gündeme geldi: ABD senatosunda soykırım iddiaları oylanmak için belki gündeme alınacak. Bu yıl, Türkiye-ABD arasındaki gerginlik dolayısıyla, Senato’nun soykırım iddialarını kabul etmesi olasıymış. ABD ayrıca İncirlik havaalanı pazarlıklarında Ermeni soykırımını koz olarak kullanıyormuş. Türkiye’ye ‘İncirlik’te istediklerimi ver, ben de soykırımı kabul etmeyeyim, yoksa karışmam!’ diyormuş. Can sıkıcı bir durum. Her yıl nisan ayında bu türden olayları yaşamaktan bıktım.

*

İnsanın aklına ABD neresi, Ermenistan neresi, bu işe neden burnunu sokuyor düşüncesi gelebilir. ABD kendini dünyanın muhtarı ve jandarması saydığı için mi bu işle ilgileniyor, Ermenistan’ın dayısı gibi davranıyor, yoksa başka türden bir ilişki mi söz konusu?

Bu konuda doyurucu herhangi bir bilgi yok gibidir. ABD’nin ilişkisi, orada yaşayan Ermenilerin oluşturduğu lobinin yaygın ve etkili gücüne yorulur.

Ama nihayet kapsamlı bir kitap yayınlandı: Prof. Nurşen Mazıcı’nın ‘ABD’nin Güney Kafkasya Politikası Olarak Ermenistan Sorunu, 1919-1921’ (Pozitif Yayınları).

Nurşen Yazıcı, kitabında Amerikan belgelerine dayanarak Ermeni sorununun bir parçası ve uzantısı olan savaş dönemi ve sonrasındaki Ermenistan mandası, bağımsızlığı ve bu devletin tanınması sorununu inceliyor. ABD belgeleri önemli, çünkü ABD I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etmediği için imparatorlukta yaşayan ABD’li diplomat ve misyonerler bu dönemde çalışmalarını sürdürebilmişler.

*

Yukarıda ‘misyonerler’ dedim. ‘Soykırım’ hayaletinin yaratılmasında özellikle Protestan misyonerler önemli bir rol oynamıştır. Rusya’nın, Ortodoks dindaşlarını korumak bahanesiyle Osmanlı Devleti’nin içişlerine burnunu sokması, aynı şeyi Katolikler için Fransa‘nın yapması ABD’ye ilham vermiş olmalı ki, onlar da Protestan cemaatini yoktan var etmek yolunu seçmiştir.

İlk ilişki, 1784’te, Amerikan ticaretini yaygınlaştırmak için, Konfederasyon Kongresi’nin John Adams, Benjamin Franklin ve Thomas Jefferson’dan oluşan ticaret komisyonunu Osmanlı İmparatorluğu’nda görevlendirmesiyle başlamış.

Misyonerler, 1820’de İzmir gelmişler, 1823’te Kudüs’te, 1825’te Beyrut ve Suriye’de, 1828’de İzmir’de istasyonlar (misyonlar) açmışlar. Osmanlı Devleti, 1847’de bir ferman yayınlayarak imparatorluğun Protestan unsurlarını ayrı ve bağımsız bir dinsel cemaat olarak tanımış. 1857’de, ABD başkanı temsilcisinin isteği üzerine Müslümanlıktan Hıristiyanlığa dönenlere verilen ölüm cezası kaldırılmış.

Misyonerler, 1861’e kadar ancak 23 Müslümanı Protestanlaştırabildikleri için Ermeni, Rum ve Yahudileri hedef kitle seçmişler.

1869’da 21 ana istasyon ve 46 misyonerle tüm Osmanlı İmparatorluğu’na yayılmış olan Amerikan Yabancı Misyon Örgütü (AYMÖ), çalışmalarını hızlandırarak 1870’te 185 okula ek olarak misyon personeline üç doktor eklemiş.

I. Dünya Savaşı başladığında AYMÖ’nün 17 ana, 256 alt istasyonunda 174 çalışanı, dokuz hastane, 426 okulu ve bu okullara devam eden 25 binin üzerinde öğrencisi vardır. (S.22)

*

Amerikan Yabancı Misyon Örgütü’nün (AYMÖ), dinsel kaynaklı örgütlerin yanı sıra etnik kaynaklı Ermeni destekçisi sivil toplum örgütleri de kuruldu. Bunların önde gelenleri arasında 1894’te Boston’da kurulan Birleşmiş Ermenistan Dostları, 1895’te Washington’da etkin olmaya başlayan Ermeni Sevenler Derneği ve 1895’te New York’ta örgütlenen Ulusal Ermeni Yardım Kurulu’nun adlarını anabiliriz. Ancak bu etnik örgütler de dinsel örgütlere bağlı olarak çalışmışlardır.

ABD arşivlerinde yer alan bazı yazarlardan bu örgütlerin marifetleriyle ilgili alıntılar yapalım:

Thomas A. Bryson: ‘Eğer Amerikan misyonerleri Ermeni milliyetçilerinin fesat ve suikast operasyonlarına karışmamış olsalardı, Amerikan Ermenilerinin bu yöndeki çabalarına ne denebilir.’ (S.30)

Lenan James Gordon: ‘Amerikan misyoner çalışmalarının, Ermeni ulusçuluk hareketinin gelişmesinde dolaylı olarak önemli bir rol oynadıkları kuşkusuz bir gerçektir.’ (S.30)

Prof. Nurşen Mazıcı bu çok değerli kitabında, Protestan misyoner çalışmalarının önce Ermeni ayaklanmalarını örgütlediğini; ardından, ABD yönetimine önce Ermenistan devletini, sonra Ermenistan mandasını nasıl ilham ettiğini Amerikan belgeleriyle açıklamaktadır.

ABD tamı tamına 221 yıldır Türkiye’de ve Büyük Ortadoğu Projesi de bundan 90 yıl önce tasarlanıp günümüzde sahnelenen büyük bir oyun.

‘ABD’nin Güney Kafkasya Politikası Olarak Ermenistan Sorunu’ mutlaka okunmalı!..
Yazarın Tüm Yazıları