"KAHROLSUN Amerika Birleşik Devletleri! Kahrolsun Avrupa Birliği!" diyemem, böyle bir cümle yazamam, ama "Ne AB, ne ABD, tam bağımsız Türkiye!" diye haykıranları anlarım, onlara saygı duyarım.
Çünkü "Kahrolsun Türkler, Kahrolsun Lazlar! Kahrolsun Kürtler! Kahrolsun Araplar!" diye bağırmıyorlar.
Bu insanlar, Ankara, İstanbul, Manisa, Çanakkale ve İzmir’de alanları dolduran milyonlarca insan AKP’ye ve onun hükümetine de karşılar. AKP’ye karşılar, çünkü onun iktidardan sonra devleti de ele geçirmek istediğine inanıyorlar. Ve bu inançlarında çok haklılar.
Yeni mürteciler, kendi sapkınlıklarını unutup, bu milyonların hareketini faşizan ve militer buluyorlar. Şimdi bu siyasal ve insani "durum"u irdeleyelim.
MİLYONLARCA PARANOYAK!
Sonunda, savunduğum, istediğim, yazdığım, söylediğim şey oldu. "Cumhuriyet" kavramı nihayet siyasal sözlükteki yerini aldı. Olması gerektiği gibi. Bu oluşumda benim de epeyce payım var. İlkin şunu belirtelim: "Cumhuriyet Mitingleri"ni düzenleyenler ve bu mitinglere katılanlar ne İslamcı basına, ne de laik basında yazan Taha Akyol, Mehmet Ali Birand, Hasan Cemal, Yasemin Çongar, Cengiz Çandar, İsmet Berkan, Umur Talu, vb. yazarlara kendini beğendirmek zorunda değil. Bu zevat, AKP ve kadrosunun değiştiğine gönüllü inanıyor ama meydanları dolduran milyonların bu eylemi Cumhuriyet’i, demokrasiyi, laikliği ve sosyal hukuk devletini savunmak için yaptığına inanmıyor. Keyfleri bilir!
Taha Akyol’a göre taşınan pankartlar, totaliter ve paranoyak hissiyatın örneği imiş (Milliyet, 08.05.07).
Umur Talu’ya göre, Türkiye’de ortaya çıkan Cumhuriyetçiliğin özgürlük, eşitlik, kardeşlik idealleriyle ilişkisi yokmuş, demokratikleşmeye öfkeli bir oluşum imiş (Sabah, 08.05.07).
Cumhuriyetçi topluluk, Pentagon’u yeni Türkiye haritaları yayınlayan, PKK’yı koruyup destekleyen, Irak’ı işgal eden, yeraltı ve yerüstü stratejik zenginlikleri olan ülkeleri silah zoruyla demokratikleştiren (!), Türkiye’ye ılımlı İslam kefeni giydirmek isteyen, Ermeni soykırımı yasasını başımızın üzerinde cellat kılıcı gibi sallayan ABD’yi sevmiyor, istemiyor. ABD yaptıklarını yapmazsa bu duygu ve düşünceler değişebilir. ABD, artık Türkiye’de AKP iktidarından başka bir sivil toplum iktidarı olduğunu biliyor. Bu bilgi, ilişkilerimizi sağlığına kavuşturacaktır. "Amerika’ya karşı iyi davranın yoksa ülkenize demokrasi getiririz" ("Be nice to America or we’ll bring democracy to your country") komiktehdidi sökmez artık!
ABD’NİN İSLAM’I!
Sırası gelmişken Ilımlı İslam ne anlama geliyor açıklayayım: Bu İslam, sivilleşmiş, çağdaşlaşmış, hurafelerden kurtulmuş, Cumhuriyet ve demokrasiye uyum sağlamış bir İslam değil. ABD’nin politikasına bağlı ve bağımlı bir İslam. AKP bu nedenle destekleniyor.
Avrupa Birliği de artık ayağını denk almak zorunda. Fransa, Türkiye’yi halkoyuna sunarsa, Türkiye de AB’yi kendi halkına sorabilir.
AKP iktidarda kalırsa, bundan sonra ABD ve AB ile ilişkileri daha kolay ve daha sağlıklı olabilir. Kullanmaya cesareti varsa, elinde artık somut kozlar var. 22 Temmuz yeni bir hükümet verirse, bu "sağlıklı" ABD ve AB karşıtlığından onurlu bir politika çıkabilir.
AKP ve İslamcı basın ile laik basında konuşlanmış zevatın bu gerçeği görmesi çok güç!..