Paylaş
Bilgi ve zekáya dayanan etkinliklerin adamıdır. Bilgisayar dünyasına, satranca uzak durmayanlar onu bilirler. Bazılarınız da benim gibi zeká sorularından tanırsınız kendisini. Yani Emrehan Halıcı'yı...
Yoğun bir günün akşamıydı. Bizim büronun üst katına, konuk kabul salonuna çıktım.
Bir muhabbet bir muhabbet... Muharrem Sarıkaya ile Emrehan Halıcı, cipler, yazılımlar, bilgisayardaki son teknolojiler, uzay konusuna derinlemesine dalmışlar. Bir süre dinliyor gibi yaptım, kibarlığımdan! Bilgisayar teknolojisiyle hiç alakam yok. Sempatim de... Sıkıldığımı hemen anladılar tabii. Bu bağlamda biraz benim de laf edebileceğim kredi kartları ve kişiye özel bilgilerin kredi kartı merkezleri açısından şeffaf olup olmaması üzerine konuştuk. Kredi kartları merkezleri her türlü bilgiyi ve alternatifleri kart sahiplerine sunmalı mı? (Bu aşamada ailevi sorunlar çıkabilir...) Yoksa bizler, ‘şöyle bir olanak da sunuyor musunuz’ diye kendimiz mi talep etmeliyiz. Halıcı, bilgi ve altarnatifler açık olmalı, sunulmalı, birey seçmeli görüşünde. Ben de. Herhangi bir korkun varsa kredi kartı değil de nakit kullanırsın öyle değil mi?
Neyse konuyu dağıtmayayım. Milletvekili seçilmesi vesilesiyle Emrehan Halıcı'dan kısaca söz edeyim.
Ankara'da oturuyor, şirketleri de burada. Halıcı Şirketler Grubu'nun patronu. Memleketi Konya'dan DSP Milletvekili oldu.
Elektrik ve elektronik mühendisi. Bilişim ve özellikle yazılım konusunda ülkemizdeki öncülerden. Kendi üniversitesi Orta Doğu Teknik'teki teknoparkın ilk yatırımcısı. (ODTÜ Halıcı Yazılımevi). O kadar çok yararlı şeyin kurucusu ve başkanı ki. Örneğin, Türkiye Bilişim Vakfı Başkan Yardımcılığı görevini halen sürdürüyor. Uluslararası MENSA (Yüksek IQ) topluluğunun üyesi. Türkiye Zeká Vakfı'nın kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı. Aynı zamanda Türkiye Satranç Federasyonu Başkanlığı, Dünya Satranç Federasyonu Asbaşkanlığı da onda.
Halıcı'dan zeká sorusu istemeden durur muyum. Beni kırmadı, hemen hazırladı. Ekonomi üzerine. Üç tanesini sizlere sunuyorum. Biraz keyif yapalım. Yanıtlarınızı bildirmek isterseniz faks numaram 0212 677 03 27-28. Doğru cevapları önümüzdeki cuma günü yazacağım.
Halıcı'nın soruları
1- Ülkede ekonomik sıkıntı vardır. Hükümet memurlara üç seçenek sunar:
a) Maaşlarda bir yıl boyunca hiçbir değişiklik yok
b) İlk üç ay % 50 zam, sonraki 9 ay % 50 kesinti
c) İlk üç ay % 50 kesinti, sonraki 9 ay % 50 zam
Hangisini seçersiniz?
(Maalesef başka seçenek yok)-
2- Bir satıcı, satışını yaptığı malın fiyatına % 10 zam uygulamış. Ancak bir süre sonra satışların düşmesi üzerine fiyatı % 10 indirmiş. Malın fiyatı ilk duruma göre nasıl değişmiştir?
3- Arkadaşınızla bir iddiaya giriyorsunuz ve ona şöyle diyorsunuz:
a) Bir milyon lirasına iddiaya giriyorum ki, bana 5 milyon lira verirsen sana 10 milyon lira veririm.
b) 5 milyon lirasına iddiaya giriyorum ki, bana 5 milyon lira verirsen sana 10 milyon lira veririm.
c) 10 milyon lirasına iddiaya giriyorum ki, bana 5 milyon lira verirsen sana 10 milyon lira veririm.
Hangi iddia sizin için en kárlı?
Biz de seçim yaptık
İki sandık kuruldu... Genel ve yerel seçimden, tarihi 18 Nisan seçiminden iki gün önceydi.
Gündüz ve gece vardiyasında çalışanlar oylarımızı kullandık.
Bizim gazetede yapılan seçimdi bu. Hem İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için hem de milletvekilliği seçimi için oy kullanmıştık. Her şey usulüne uygundu. Sadece parmaklarımız mürekkebe boyanmamıştı.
Sandıkların açılmasını heyecanla bekledik. İlk sonuçlar saat 18.00'de gelmeye başladı. Kesin sonuçları ertesi gün aldık.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için 723 geçerli, 15 boş ve 2 geçersiz oy çıkmıştı. Dağılımda DSP'nin adayı Zekeriya Temizel yüzde 36.65 ile birinci olmuştu. Onu ANAP adayı Ali Talip Özdemir yüzde 24.20, CHP'nin adayı Adnan Polat yüzde 23.24 ile izlemişti. Arkasından MHP, FP ve DYP gelmişti.
Gelelim bizim gazetedeki millletvekilliği seçim sonuçlarına.
İlk üç sırayı DSP, ANAP ve CHP paylaştı. Ama DSP bizdeki seçim sonuçlarına göre tek başına iktidar oldu. Yukarıda saydığım üç parti barajı geçti. MHP ve ÖDP baraja yakın durdu.
Bu seçimde kullanılan oylardan 774'ü geçerli, 4'ü boş, 5'i ise geçersizdi. Partilere göre dağılım şöyle gerçekleşti:
DSP Yüzde 50, Anap yüzde 12.14, CHP yüzde 11.24, MHP yüzde 9.56, ÖDP yüzde 8.53, FP yüzde 3.62, HADEP yüzde 1.68, DYP yüzde 1.68.
Bizdeki seçim de kuşkusuz önemli bir anketti. DSP'nin genel seçimlerde birinci çıkacağı aşikardı. Hürriyet çalışanları merkez sağ iki partinin akıbetini de göstermişlerdi oylarıyla. Sürpriz MHP ve CHP'de yaşandı.
Yazarların oyları
Hürriyet yazarlarından çok azı seçimde hangi partiye oy vereceklerini köşelerinde kamuoyuna duyurmuşlardı. Şimdi malum siyasi partilerde seçim hezimeti değerlendiriliyor! Koltuklara yapışılıyor... Bu partilerin yöneticileri kendi hatalarını, yetersizliklerini kapatma gayretiyle oyunu açıklayan gazetecileri suçluyorlar ya...
Kendi bünyemizde Hürriyet yazarlarının hangi partiye oy vereceğine ilişkin bir çalışma yapılmıştı. Bunu gazetede yayınlamamıştık.
Hatırladığım kadarıyla Ertuğrul Özkök, Sedat Ergin, Muharrem Sarıkaya, Faruk Bildirici hangi partiye oy vereceklerini söylememişlerdi. Oktay Ekşi, Emin Çölaşan, Bekir Coşkun, Tufan Türenç, Kurtan Fişek, hepimiz hangi partiye oy vereceğimizi söylemiştik. Hürriyet yazarlarının çoğu DSP'ye oy vermişti. Oy verilen parti sıralamasında ikinci CHP, üçüncü ÖDP, dördüncü ANAP, 5. de FP olmuştu.
Olaya DSP açısından bakarsak, belki yazarların oylarını açıklamaları ‘‘yönlendirme’’ olarak algılanabilir... Çünkü, DSP seçimden birinci çıktı.
Peki, duruma bir de CHP açısından bakalım... Seçmen yazarların oylarının rengine göre hareket etseydi, sandıktan CHP'nin ikinci parti olarak çıkması gerekiyordu.
Ama, ikinci parti CHP değil, MHP oldu. CHP Meclis'e bile giremedi...
Kimse kendi başarısızlığının faturasını yazarların oylarının rengini açıklamasıyla kapatmaya çalışmasın. Önemli olan ülkeyi yönetmeye talip olanların ‘Günah keçisi’ aramak yerine halka yakın durmayı bilmesidir. Onları kavraması, mesajları algılaması, gereğini yapmasıdır!
Taşdelen anılarını yazacak
Sosyal demokratların, güçlü oldukları Ankara'da belediye başkanlığını yine Melih Gökçek'e kaptırmalarından sonra iyice günah keçisi haline getirildi Doğan Taşdelen. DSP'nin Büyükşehir Belediye Başkan adayıydı. Karşısında CHP'nin adayı Murat Karayalçın vardı. İki güçlü ismin çekişmesi doğal olarak bu kesimde oyları böldü.
Parti değiştirmesi eksisi oldu. Ama Karayalçın karşısında seçimden çekilmesini istemek de doğru değildi.
Şair ruhlu, duyarlı bir adam olan Taşdelen, seçim sonuçları karşısında çok üzüldü. Yaralandı...
Şimdi ne yapacak?
Bülent Ecevit'in kendisini bürokraside değerlendireceği konuşuldu, yazıldı. Ama henüz resmen böyle bir teklif gitmediğini biliyorum. 51 yaşında emekliye ayrılmayacağına göre, birikiminden yararlanılabilecek bir noktada değerlendirileceğini, kendisinin de buna uzak durmaması gerektiğini düşünüyorum.
Anılarını yazacağını duyunca aradım. ‘‘Parti meclis üyeliğimden bu güne kadar başımdan geçenleri yazmayı düşünüyorum’’ dedi. Hemen aklına gelen bir iki anısını anlatmasını rica ettim. Erdal İnönü SHP Genel Başkanı iken bir akşam yemek yemişler. Çok keyifli geçmiş. O yemekte Erdal Bey, Taşdelen'e ertesi gün basın toplantısı yapacağını söylemiş. Olağan basın toplantısı günlerinden biriymiş. Taşdelen de izlemeye gitmiş. Erdal Bey o toplantıda başkanlıktan istifa ettiğini açıklamış. Tabii Taşdelen başta olmak üzere partililer şoke olmuşlar...
Doğan Taşdelen meslek yaşamında önünün açılması için, ‘‘Üniversite sınavlarına girip Mülkiye'de okuyacağım’’ diye sitemle
karışık espri yapa dursun. İsterse de gerçekleştirsin... Gönlü bilir.
Ama, şu bakışını,sözünü hiç bırakmasın:
Gelin acılarımızı paylaşalım azalsın, gelen sevinçlerimizi paylaşalım çoğalsın...
Paylaş